Kızları Lut'tan Hamile

26 Ağustos 2010 Perşembe

...Ve Kızları Lut'tan Hamile

Tevrat1ta bu felaket olduktan sonra Lut kızlarıyla giderken yolda bir mağara görüp geceyi orada geçirmek istiyor Mağarada, kızlar babalarına şarap içirip, babalarının soyunu sürdürmek için onunla yatıyorlar. İki kız da babalarından hamile kalarak, iki oğlan doğuruyorlar. Bunlardan birinin adını Moab koyuyorlar. O Moab-ların atası oluyor. Diğerinin adı Benamun. O da Amon oğullarının atası sayılıyor.5

Bu konu Kur'an da yok. Bu öykü bir din kitabına nasıl girmiş. Tevrat Bab 9 Nuh kendisini çıplak gören oğlunu lanetlerken, baba kızlarıyla nasıl yatar? Daha önce sözünü ettiğimiz gibi bunu bize bir Kenan efsanesi açıklıyor. Ona göre, Kenan Tanrısı El, iki kadın yaralıyor. Bunlar aynı zamanda onun kızları da. Görünüşe göre ElTin cinsel gücü yok. Onu güçlendirmek için bir kuş vurup kızartıyor.^ Bundan sonra El bu iki kadınla yatıyor ve anlaşılan cinsel gücünü uyandırmaya çalışıyor. Bunu anlatan satırlar şöyle:

"El onların dudaklarını Öptü Dudakları tatlı nar gibi idi Öpmekten usandı Onları kucakladı Kucaklamaktan çiftleşti Ve kadınlar gün doğumu ve Batısını doğurdu.'1

El tekrar bir kızla yatıyor, bu kez doğanların bir dudağı gökte, bir dudağı yerde imiş.7 Öyle ki, ağızlarına göğün kuşları, denizin balıkları girecek gibi. Bu bölüm, Tevrat'ın ilk kısmında söz edilen dev adamları anımsatıyor8

Görüldüğü gibi din kitaplarına çeşitli kültürlerden alınan efsaneler değişik şekiller alarak girmiş.

Biraz değişik olmakla beraber, Sümer belgelerinde de kızlarıyla yatan bir Tanrı efsanesi bulunuyor. Bunda önce Sümer cenneti Dilmun'dan söz ediliyor Dilmun öyle bir yer ki, orada ne kurt kuzuyu kapıyor, ne gözü ağrıyan gözüm ağrıyor, ne başı ağrıyan başım ağrıyor diyor. Şarkıcılar ağıt yapmıyor, yas tutulmak nedir bilinmiyor Yaşlı kadın ve erkekler "biz yaşlıyız" demiyor Burası Tanrıların yaşadığı huzurlu ve kutsal bir yer

Tanrıların bu cennetinde bir gün, Yer Tanrıçası, Ana Tanrıça Nintu, diğer adı Niııhursag, Bilgelik Tanrısı Enki ile yatıyor ve gebe kalıyor. Onun her ayı bir gün olarak 9 günde Ninmu adlı Tanrıçayı doğuruyor Bu kız büyüyünce babası olan Enki onunla yatıyor. O da annesi gibi gebe kalarak 9 ay yerine 9 günde Ninkarra adlı Tanrıçayı doğuruyor Baba Enki bu doğan kızı da gebe bırakmakta gecikmiyor. O da 9 günde Uttu adlı Tanrıçayı doğuruyor, kız büyüyor. Bu kez Ana Tanrıça kıza, Enki onunla yatmak isterse kendisinden elma, salatalık, üzüm istemesini söylüyor. Kız istenileni yapıyor. Enki de bahçıvanla çalışarak hepsini bulup getiriyor. Kız getirilenleri aldıktan sonra Enki ile yatıyor Ana Tanrıça hemen kızın döl yatağına konan tohumları alıyor ve onları bahçesine ekiyor Bu tohumlardan bahçede 8 türlü bitki yetişiyor

Eşcinselleri Yola Getirmek

Eşcinselleri Yola Getirmek için

Tekvin Bab 18'c göre İbrahim'e Rab, halkı eşcinsellik eden Sodam ve Gomorra şehirlerini yok edeceğini söylüyor, ibrahim de aralarında iyi insanların da olduğunu, neden hepsini öldürmeye kalktığını soruyor Tanrı da ona 50 iyi kişi bulursa yapmayacağını söylüyor Tanrı ile İbrahim pazarlığa başlıyorlar. Nihayet "10 iyi kişi bulursan yapmam1' diyor Tanrı, Bu arada üç melek Lut'a (Sodom, Gomorra'ya) geliyorlar, bunlar erkek güzeli melekleri. Erkekler bunları duyunca hemen görmeye koşuyorlar ve Lut'tan onları istiyorlar. Lut çok korkuyor. Onların yerine hiç erkek görmemiş kızlarını vermek istiyorsa da laf anlatamıyor. Onun üzerine melekler "evindekileri ve aileni al, hemen bu gece şehirden çık, fakat çıkarken kimse arkasına bakmasın" diyorlar. Kaçarken Lut'un karısı unutarak arkasına bakıyor ve bir tuz direği oluveriyor.

Aynı konu Kur'an'da bir sıra izlemeden 6 sure içinde 46 ayette anlatılmış. Yalnız Sodom, Gomorra şehirlerinden söz edilmiyor. Konuyu şöyle toparlayabiliriz: Eşcinsellik yapan bir halkı doğru yola getirmek için Allah Lut'u peygamber olarak gönderiyor. Lut, bunları yola getiremiyor, oniar İbrahim'e oğul müjdesi getiren erkek güzeli melekleri istiyorlar, Lut onların yerine kızlarını sunmak istiyor, onu da kabul etmiyorlar, Lut onlara Allah'ın gücünü anlatmaya çalışıyorsa da "göstersin gücünü bakalım" diyorlar. Melekler, Lutra karısının dışında, ailesini alıp şehirden çıkmasını, arkalarına bakmamalarını söylüyor. Onlar şehirden çıkar çıkmaz Allah sert taş ve yağmur yağdırarak ülkelerini altüst ediyor. İlginç olanı Lut'a karısı Tevrat*a göre arkasına baktığı için tuz direği oluyor. Tanrı, Kur'an'dû bir ayette arkalarına bakmamalarını yazarken, diğerinde Lut'a karısını beraberinde almamasını söylüyor. Bu, îpvraf'taki hikâyenin Kurana yarım yamalak alındığını gösteriyor.

Araf Suresi 80-81. ayetlerde daha önce hiçbir yerde eşcinsellik yapılmadığı bildiriliyor. Halbuki onlardan çok önce Sümer mabetlerinde eşcinsellik doğal. Orada kadınlar erkek, erkekler kadın kıyafetinde dolaşıyorlar Bunu da bir Tanrı görevi olarak yapıyorlar.

îslam yazarları Lut'un bulunduğu şehrin Allah tarafından cezalandırılmasını şöyle anlatmış: Cebrail kanatlarından birini ülkenin altına koyup yükseltmeye başlamış, öyle ki, yeryüzündeki eşeklerin anırmasını, horozların ötmesini gök halkı istiyormuş. Sonra onları birdenbire yere bırakıvermiş ve böylece ülke paramparça olarak altı üstüne gelmiş. Bu öyküde kartalın kanatlan üzerinde göğe çıkan Sumcr Kralı Etana hikâyesinden izler var.

Onlar ayrılır ayrılmaz Sodom, Gomorra üzerine ateş ve kükürt yağıyor ve böylece bu şehirler yerle bir oluyor.

Kuran daki Harut ve Marut Meleklerinin Sümer'deki Kökeni -4

Kur'an yorumcuları, İslam şeriatının büyüye karşı olduğunu, fakat Tann'ya inanmak ve kötülükte kullanmamak koşuluyla sihir ilmini öğrenmekte sakınca olmadığını söylüyor. Bunu kanıtlamak için de Bakara Suresi'nin 102. ayetini gösteriyorlar.12 Ayetin anlaşılamayan Süleyman ile ilgili kısmı için de İslam yazarları şöyle bir öykü ortaya atmışlar: Şeytanlar, Süleyman Peygamberi kötü göstermek için, onun gücünün sihir ve büyüden geldiğini anlatmak üzere, bunlarla ilgili kitaplar yazıp tahtının altına koyarlarmış. Halk da bu yüzden Süleyman Peygamberin kötü karakterli olduğuna inanmış. Bu ayetle Allah Muhammed'e kendisinden en aşağı bin yıl önce yaşayan Süleyman'ı büyü yapmış gibi gösterenlerin şeytanlar olduğunu anlatmış ve kâfir olmadığını bildirmiş.13 Halbuki, Tevrat'a göre Süleyman tektanrıya inanmamış. Çeşitli dinlerden 700 kadın alarak, onların dinlerini sürdürmüş.

Tevrat'ta I Krallar Bap 1 İ de onun hakkında şöyle yazılıyor:

"Ve Kral Süleyman, Firavununun kızı ile birlikte Moabîler, Am-monîler, Edomîler, Saydahlar ve Hittîlerden çok yabancı kadınlar sevdi. Rabbin İsrailoğullarına 'Onların arasına girmeyeceksiniz, çünkü onlar yüreğinizi kendi ilahları ardınca saptıracaklardır diye söylediği milletlerden idiler. Süleyman onlara sevgi ile yapıştı ve onun 700 kan sı kral kızı olup 300 de cariyesi vardı. Kanları onun yüreğini başka ilahların ardınca saptırdılar. Onun yüreği Rab ile bütün değildi ve Süleyman, Saydahların ilahesi Astarte'nin (Sümer in tnanna'sı) ardınca ve Ammonîterin mekruh şeyi Milkom'un ardınca gitti ve Süleyman, Rabbin gözünde kötü olanı yaptı. Yeruşalim'in önündeki dağda Moabin mekruh şeyi Kemmoş için ve Ammonoğullarının mekruh şeyi Molek için bir yüksek yer yaptı ve kendi ilahlarına buhur yakan ve kurbanlar kesen bütün yabancı kanları için böyle yaptı."

Görüldüğü gibi Süleyman ne İsrail'in Rab'bine ne de îslamın Allah'ına inanmış.

tslam kaynaklarına göre, Süleyman zamanında Babil'de halka büyücülük öğretilirdi. En büyük büyü öğretmeni Hârut ve Mârut idi. Büyüye ilişkin bilgiler bu iki meleğe indirilmişti. Onlar önce büyünün zararı konusunda uyarılırlar, sonra öğretirlerdi. Bunların öğrettikleri arasında ka-rıkocayı ayıracak türden olanlar da vardı. Bununla birlikte söz konusu büyü, ancak Allah'ın izniyle zarar verebilirdi. Büyüyü öğrenenler kendilerine zarar verecek şeyleri de öğrenmiş oluyorlardı. Ayete göre, büyüyü satın alanların ahırette hiç paylan yoktu.14

Bütün bunlar gösteriyor ki, dinler, başta Mezopotamya olmak üzere, çeşitli kültürlerden gelen etkilerle bulunduklan toplumun görüş, düşünüş, anlayış ve hayal gücüne göre şekillenmişlerdir.

Kuran daki Harut ve Marut Meleklerinin Sümer'deki Kökeni -3

Diğer bir hadise göre, gökteki melekler, Âdem Peygamberin gönderilmesine rağmen insanların yola gelmediklerini alay konusu edinirler. Allah'a durum anlatılır. O da kendilerinin büyük söz söylememelerini, çünkü onların da insanların yerinde olsalar aynı şekilde davranacaklarını söyler. Tann'nın sözüne inanmayan melekler, Tanrıdan izin alarak, denemek için seçtikleri Hârut-Mârut'u yeıyüzüne gönderirler. Onlara giderken, zina etmemelerini, puta tapmamalarını, insan öldürmemelerini, içki içmemelerini, kumar oynamamalarını söylerler. Fakat onlar karşılarına çıkan çok güzel kadına vurulurlar. Kadın onlara kocası ile anlaşamadığını anlatırken Hârut-Mârut da onu elde etmek için türlü kurnazlıklara başvururlar.

Bir başka anlatılışa göre, Hârut ve Mârut'un bu şekilde davranışları üzerine kadın göğe kaçar. Arkasından bu melekler de göğe çıkmak isterlerse de kabul olunmazlar. Fakat mümin birisinin yardımı ile bu iki melek cezalannı çekmek üzere Babil'e gönderilir. Kıyamet gününe kadar orada kalacaklar. Sihir ilmini öğrenmek isteyenler onlara gidip yüzlerini görmedikleri halde seslerini işiterek istediklerini öğrenirlerini ş.

Diğer bir anlatışa göre de güzel kadın, Hârut-Mârut'un göğe çıkmak inmek için kullandıkları sihirli sözü öğrenir ve göğe çıkar. Fakat Tanrı ona bu sözcüğü unutturup onu bir yıldız yapar. Hârut-Mârut da Babil'de kalarak halka sihir ilmini öğretirler. Meydan Larousseta bu hikâye biraz daha değişik. Melekler aynı nedenle Hârut-Mârut'u seçtiklerinde Tann onları Babil'e gönderir. Onlar gündüzleri yeryüzünde bulunur, geceleri de Tann'ya dua okuyarak göğe çıkarlarmış. Bir gün Zühre adında çok güzel bir kadın, kocasından boşanmak için bu iki meleğe başvurmuş. Onlar kadına âşık olmuşlar. Onunla yatmak istemişler. Kadın şarap içip puta taparlarsa kabul edeceğini söylemiş. Hârut-Mârut kadının istediğini yapmış. Yine de kadın onlarla yatmamış. Bu kez onlara, gökyüzüne çıkmak için söyledikleri duayı öğretirlerse yatacağını söylemiş kadın. O duayı öğrenince göğe çıkmış ve Allah da onu yıldız yapmış, tki melek tdris Peygamber'i, işledikleri günahı Tann'nın affetmesi için aracı yapmışlar. Dünyada cezalannı çekmek istediklerinden Allah da onlann Babil'de bir kuyuya baş aşağı asılmalarını emretmiş. Turan Dursun'un yazdığına göre, bu hikâyeler Kur'an yorumlarının hepsinde varmış, islam ile ilgili bütün yazarlar da bunları hiç eleştirmeden kitaplarına almı şl ar.

Sayın Prof. ilhan Arsel'in verdiği kaynaklara göre, Hârut-Mârut un kadına verdiği gizli parola Musevilerin Mİdraş'ında yazılı imiş. Acemcede Hârut sihirbaz veya büyücü, Mârut da kuyu anlamına geliyormuş. Divan edebiyatında bu ikisi "sevgilinin büyüleyici bakışı" gibi deyimlerde kullanılıyor.

Bunların bir de Mısır'ın efsane tarihindeki Kral Aryak zamanında yaşadığı söyleniyormuş, Prof. îlhan Arsel, bunların Yahudi, Acem ve Mısır kaynaklı masallar olduğunu yazıyor.9

Bu hikayelerdeki üç eleman, Hârut-Mârut ve Zühre adlı güzel kadın, Zühre, Venüs yıldızının Arapça adı. Sümer Aşk Tanrıçası inanna da Venüz yıldızını simgeliyor. Aynı zamanda erkekleri baştan çıkaracak kadar güzel. Zühre de öyle. înanna'ya Çoban Tannsı Dumuzi ve Çiftçi Tanrısı Enkimdu âşık oluyor. Zühre'ye de Hârut-Mârut. Inanna'nın karşılığı Zühre olmuş. Dumuzi ve Enkimdu'nun karşılığı da Hârut-Mârut, Bunlar Sümer Tanrılarının çoğunun tektannlı dinlere melek olarak girdiğine de bir kanıt. Zühre'nin yıldıza dönüşmesi de Inanna'nın Venüs'ü simgelemesine paralel

Görüldüğü gibi, Ortadoğu'da çıkmış olan tektannlı, hatta çoktanrılı dinlerin ana kaynağı Sumerlilere kadar ulaşıyor.

Efsaneler uzun çağlar içinde yerden yere, ağızdan ağza dolaşırken, insanlar onları kendi algılarına, düşüncelerine göre çeşitli şekilde anlatmışlar, yorumlamışlar ve yazmışlar.

Bakara Suresi'nin bu 102. ayetinde büyü ile ilgili kısmın açıklamasında, Islamda sihir ve büyünün fena amaçla kullanılmaması gerektiğini göstermek için yazıldığı söyleniyor. Sumerlilerden başlayarak Mezopotamya halkı arasında sihir ve büyü var. Orada da fena amaçla kullanılması kanunlarla yasaklanmış,

ilk Sümer kanunu olarak bulunan Üçüncü Ur sülalesinin kurucusu Urnammu'nun (oğlu Şulgi'nin de olabileceği bir varsay ım-tÖ 2050) kanununda "Eğer bir adam büyücülükle birini suçlarsa nehre atılacak.10 Nehirde boğulmazsa 3 şegel gümüş verecek (Madde 10). Burada suçlayan bile suya atılıyor. Hammurabi kanununda büyü ile ilgili Madde 2'de, Asur kanununun 47. maddesinde "İster erkek, ister kadın büyücülükle yakalanırsa öldürülecektir" deniyor.11

LUT PEYGAMBER KIZLARIYLA YATTI

LUT PEYGAMBER KIZLARIYLA NEDEN YATTI

Musevi, Hıristiyan ve Müslümanların atası saydıkları İbrahim Peygamber ile ilgili kitabı yazarken Tevrat'ta nedenleri çözülemeyen bazı konulara açıklık getirme olanağı bulundu. Bunlardan biri de Tevrat'ta Lut Peygamber'in neden kızlarıyla yattığı ve onlardan çocuk edindiği konusu idi. Bir din kitabında nasıl bir baba kızlarıyla yatabilir ve onlardan çocuk edinebilirdi? Akıl alabilecek gibi değildi. Hayrullah Örs, Musa ve Yahudilik adlı kitabında (s.58), bunun eski inançlardan kalıntı olduğu, Tevrat'ın ilk bölümlerinin çok eski efsanelerin yazıya geçmiş şekilleri olabileceği şeklinde açıklamış. Hakikaten Suriye'nin kuzeyinde bugün de adı Rasşanra olan Ugarit'te çıkan ve MÖ 1500'lere tarihlenen çiviyazılı belgelerin okunması ile bunun Ken efsanelerine dayandığı anlaşıldı.

Lut, İbrahim Peygamber'in Haraun adlı kardeşinin oğlu. İbrahim Harran'dan Filistin'e göçerken onu da birlikte götürüyor. Onlar Filistin'de bir süre kaldıktan sonra, orada kıtlık başlıyor. Bu yüzden Mısır'a gidiyorlar.

İbrahim'in karısı Saray yaşlı olmasına rağmen sözde çok güzelmiş, İbrahim karısını alıp kendisini öldürürler korkusuyla onu kız kardeşi olarak tanıtıyor. Hakikaten Firavun onu karılığa alıyor. Fakat iki yıl sarayına gelen felaketler yüzünden onun İbrahim'in karısı olduğunu anlayan Firavun, Hacer adlı bir cariye ve pek çok hayvan, altın, gümüş ile birlikte kocasına geri veriyor.

Bu arada Lut da çok zengin oluyor. Birlikte tekrar ülkelerine geri dönüyorlar. Hayvanların çok olması, çobanların geçimsizliği yüzünden ayrılıyorlar. Lut, Erden Vadisi'ne, Sodom, Gomorra şehirlerinin olduğu yere gidiyor. Buraları sulak, bağlık, bahçelik imiş. Rab'ın bahçesine, Mısır diyarına benziyormuş. Yapılan arkeolojik araştırmalara göre MÖ 2000'lerden önce bölgede yerleşik bir uygarlığın bulunduğu, fakat MÖ 1900 yıllarında birdenbire kasabaların altüst olduğu, halkın yeniden göçerliğe başladığı sonucu çıkarıldı. Belki bir deprem veya bir volkan patlaması olmuş ve bu şehirler Lut Gölü içinde gömülmüş olabilir deniliyor.

Kuran 'daki Sara

Kur'an 'daki Sara

Bu hikâye Kur'ana alınmamış; herhalde iyi ahlaka uymadığı için olmalı. Yalnız bu değil. İbrahim ve ailesine ait Tevrat'la bulunan zina, yalan» aldatma gibi ahlakdışı olaylara Kuran'da yer verilmemiş. Buna karsın İslam yazarları peygamberin ağzından hadis olarak yazmışlar bunu. Verdiğimiz örnekte görüldüğü gibi onda ne kralın ne de ülkenin adı var. ibrahim karısının kardeşi olduğunu söylüyor, ama neden krala verdiği bildirilnıiyor. Kadının hemen abdesl alıp namaz kılması vc Allah'a, kralın yanına gelmemesi için dua etmesi onun ne kadar Müslüman olduğunu göstennek için kadının duasını kabul eden Allah kralı yanına yanaştırmış. Acaba neden kadın krala gitmeden önce bu duayı yapmamış diye düşünüyor insan, Muhammed Peygamberin kadınları şeytan olarak nitelemesi burada da görülüyor Ayrıca kadının kral ile yatmamasını, onun nc kadar namuslu olduğunu vurgulayarak, diğer kadınlara ders veriliyor. İbrahim'in yalan söylemesi ve karısını bir erkeğe bırakması onu da namussuz etmez mi? Bunun sonunda kral kadını bırakırken bir de hizmetçi vermiş, ama diğer verdikleri yok. Burada yalancılık, bencillikle suçladığımız İbrahim Peygamberin hiç dc öyle günahkâr olmadığını Kumran yazıtı bize açıkladı. Bu metin iki bölümden oluşuyor. İlk kısmında Sara'nın güzelliği ve güzelliği duyan kralın kadını zorla saraya götürdüğü anlatılıyor. İbrahim Tanrıya karısını kurtarması için dualarla yakarıyor. Tanrı da saraya hastalık salgını veriyor. Kral bunun nedenini öğrenince İbrahim'e hem karısını bir cariye ile birlikte geri veriyor, hem de keten elbiseler, sığırlar, altın ve gümüşlerle onu zengin ediyor.

İkinci bölümde İbrahim, Sara nın neden kendisini kocasının kardeşi olarak tanımladığını açıklıyor.

İbrahim rüyasında yan yana duran sedir ve hurma ağacından sediri kesmeye kalktıklarını, hurma ağacının ağlaması ile sediri bıraktıklarını görüyor Bunu karısına anlatıyor, Sara da ona "seni öldürecekler, beni bırakacaklar" diye yorumluyor. İşte bu rüya dolayısıyla, Saranın, kocasını kurtarmak için "kardeşim" dediği anlaşılıyor.

Bu metinde İbrahim yalanla, karısını feda ederek canını kurtarmamış; kralın kendisini bırakması için kadın dua etmemiş. İbrahim gözyaşları ve dualarla onu geri almış.

Uç ayrı şekilde verilen bu hikâyenin Sümer bereket kültü olan "kutsal evlenme" ile ilişkisine gelince, şöyle bir karşılaştırma yapalım:
Sara nın avuçlarının içine kadar güzelliği anlatılıyor. Oyle bir güzellik ki, ne kızlar ne de gelinler o güzelliğe ulaşamıyor. Sümer'de bereketin, çoğalmanın vc aşkın Tanrıçası İnanna da erkekleri çıldırtacak kadar güzel bir kadın.

ibrahim rüyasında iki ağaç görüyor. Birini çıkarıyorlar, fakat diğer ağaç ağlayarak onu kurtarıyor. Tanrıça'nın kocası Dumuzi dc rüyasında iki kamıştan birinin çıkarıldığını görüyor.

ibrahim'in rüyasını karısı yorumlayarak onun öldürüleceğini, kendisinin sağ kalacağını söylüyor. Tanrı Dumuzi'nin rüyasını kız kardeşi yorumluyor vc Durnuzi'yi tekrar yeraltına götüreceklerini, kendisinin sağ kalacağını büyük bir üzüntü ile anlatıyor.

Sara kocasına "kardeşim" diyor ve onu ölümden kurtarmak için kendisini belirli bir süre için feda ediyor Rüya Tanrıçası da erkek kardeşi Durnuzi'yi yarım yıllık bir sıirc için kurtarmak iizeıe yeraltına seve seve gidiyor. Kutsal evlenme töreninde Tanrı yerine kral. Tanrıça yerine bir baş rahibenin evlenmesi, saygın bir kadın olan Sara'nın Kral ile evlendirilmesi ile paralel kutsal evlenme sonunda Sumcr ülkesine bereket geliyor, hayvanlar çoğalıyor, tahıl büyüyor, halk zenginleşiyor. Sara ile kralın evlenmeleri son bulunca, İbrahim halta yeğeni Lût da bol hayvan, giysi, altııı ve glimüşc sahip oluyorlar.

Görüldüğü gibi din kitaplarına Tanrı sözü olarak giren bu konu ile Sümer efsanesi arasında küçümsenemeyecek benzerlikler var. Sumcr efsanesi İO 2000 yıllarında yazılmış. Halbuki Tekvin kitabı İÜ 500-40Ü yılları arasında kaleme alınmış. Arada aşağı yukarı 1 500 yıllık bir zaman var. Bu arada ağızdan ağıza gezerken Mezopotamya'ya gelen yeni kültürlerin etkisinde de kalan efsaneden çeşitli motifler alınarak ondan yeni efsaneler üretilmiştir. İsrailliler dc İbrahim hikâyesini onunla dokumuşlardır.

Batı da uygarlıkla ilgili her konunun başlangıcı Yunanda denir. Halbuki şimdi yapılan araştırmalar bunun yanlış olduğunu, hepsinin kaynağının Sumerlilere dayandığını gösteriyor.

Bana Sümer yolunu açarak bunları açığa çıkarma olanağını sağlayan ölümsüz Atam'ı şükranla anıyorum

Sümer'de Kutsal Evlenme

Sümer'de Kutsal Evlenme

Sümer'de son derece güzel bir kadın olan Aşk vc Bereket Tanrıçası înanna, Çoban Tanrısı Dumuzi ile evlenir. Bir müddet sonra Tanrıça, yeraltı Tanrıçası olan kız kardeşini ziyarete gider. Fakat o, yeraltından ancak kendi yerine birini koyduğu takdirde çıkabilcccktir. Böyle birini bulmak için yeraltı yaratıklarıyla beraber yeryüzüne çıkarlar. Bütün Tanrı ve Tanrıçaların kendisinin yokluğundan dolayı büyük üzünLü içinde olduğunu gören Tanrıça kimseyi kendi yerine göndermeye kıyamaz. Kocası Dumuzi'nin bulunduğu yere geldiğinde onu, karısının yokluğuna aldırmadan tahtında en güzel kıyafeti içinde görünce son derece kızar. Tanrıça vc yeraltı yaratıklarına, "Alın bunu götürün" der. Onlar Tanrı yı sürükleyerek götürürler, Dumuzi, Tanrıçanın kardeşi Güneş Tanrısı'na kendisini kurtarması için yakarır. Güneş Tanrısı da onun ellerini ayaklarını yılan gibi yaparak kaçmasını sağlar. Tanrı Dumuzi kırlarda yatarken rüyasında yan yana duran iki kamıştan birinin çıkarıldığını görür. Bunu kız kardeşi rüya yorumlayıcı Tanrıça ya anlatır. O da kardeşine büyük bir üzüntü ile "seni götürecekler, ben kalacağım" diye yorumlar. Hakikaten Dumuzi tekrar yeraltına götürülür. Bu kez kız kardeşinin onun yeraltında kalmasına gönlü razı olmaz ve Tannlar meclisine giderek kardeşi yerine yarım yıl yeraltında kendisini bırakmaları için yakarır. Dumuzi'nin karısı da yaptığına pişman olur. fakat kocasının ce/.asız kalmasını islemediğinden bu isteöi destekler vc Tanrılar da bunu kabul ederler. Böylece yeraltında yarım yıl Duırıuzi yarım yıl da kardeşi için kendisini (eda eden kız kardeşi kalır.

Dumuzi yeryüzüne çıktığında yine karısı ile birleşiyor. Bununla yeni bir yıl başlıyor vc ülkeye bereket geliyor, hayvanlar yavrııluyor, bitkiler fışkırıyor, tahıllar büyüyor. Bu birleşmeyi Tanrı yerine ülkenin Kralı, Tanrıça yerine bir rahibe geçerek büyük bir evlenme töreniyle simgeliyorlar Günlcrce şenlikler yapılıyor. Burada Kral, Tanrısal damat oluyor

Tevrat, Tekvin, bap 12 de bulunan hikâyeyi özctleyecck olursak, İbrahim karısı ile Mısır'a gidiyor. Kadın çok güzel. İbrahim, karısı güzel olduğu için kendisini öldürüp karısını alacaklar diye korkuyor ve bu nedenle onu kız kardeşi olarak tanıtıyor. Kadının güzelliğini duyan Mısır Kralı onu karılığa alıyor. Fakat'kralın sarayına hastalıklar giriyor. Bunun sebebinin İbrahim'in karısı olduğunu söylüyorlar krala. O da kadını geri veriyor, onunla birlikle İbrahim'e bir cariye, hayvanlar, altın ve gümüşler vererek onları ülkelerine geri gönderiyor.

İlginç olan, İbrahim ülkesine döndüğünde, bulunduğu yerin kralı (Tekvin, bap 20 de) Abûmeleke de karısını kız kardeşi olarak tanıtması ve ona da karısını vermesi: "Bu defa krala Tanrı rüyasında görünerek kadının İbrahim'in karısı olduğunu açıklıyor. Bunun üzerine kral kadını sürüler ve gümüşlerle birlikte geri veriyor. Kralın sarayında da ölümler bitiyor ve kadınlar doğurmaya başlıyor. Hem Mısıra, hem kendi yerine her iki tarafa da bereket geliyor

Kuran daki Harut ve Marut Meleklerinin Sümer'deki Kökeni -2

25 Ağustos 2010 Çarşamba

islamda bu efsanenin motifleri, Bin Bir Gece Masalları'nda ve bir Çağatay şairinin mesnevi şeklinde Hicri 960'ta yazdığı Bediiilcemal Seyfülmelik hikâyesinde de bulunuyor. Hikâye kısaca şöyle; Mısır kralının oğlu Seyfülmelik, Babil'de Gülistan-ı İrem'de oturan peri padişahının kızı Bediülcemal'e âşık olur. Kızı elde etmek için uğraşıları, evlendikten sonra kızın ona sağladığı güçler, Inanna-Dumuzi hikâyesine dayanmaktadır. Peri ile evlenen kral. Tanrısal damat oluyor ve yönettiği ülkelere bolluk, bereket ve rahat bir yaşam sağlıyor.7

Kur'an'fraki konuya gelince: Bakara Suresi'nin 30. ayetinde şöyle yazılmaktadır:

"Hatırla ki, Rabbin meleklere, 'ben yeryüzünde bir halife yaratacağım' dedi, Onlar: 'Biz hamdinle seııi takdis edip dururken, yeryüzünde fesat çıkaracak, orada kan dökecek insanı mı halife kılacaksın?' dediler. Allah da onlara 'sizin bilmediğinizi herhalde ben bilirim' dedi.'T

Aynı surenin, 102. ayetinde ise şöyle yazar:

"Şeytanlar kâfir oldular. Süleyman'ın hükümdarlığı hakkında onlara, şeytanların söylediklerine uydular. Oysa ki, Süleyman kâfir değildi. Ama insanlara sihri öğreten şeytanlar kâfir olmuştu. Çünkü, onlar insanlara sihri ve Babil'de Hârut ve Mârut'a indirileni öğretiyorlardı. Halbuki o iki melek herkese 'Biz sınav için gönderildik, sakın yanlış inanıp da kâfir olmayasınız!" dedikten sonra ancak sihir ilmini öğretirlerdi. Oysa ki? onlar, o iki melekten ka-rıkocanın arasını açan şeyleri öğreniyorlardı. Büyücüler, Allah'ın izni olmadan hiç zarar vermezdi. Andolsun ki, onu satın alanın, ahiretten bir nasibi olmadığını biliyorlardı. Karşılıklannda kendilerini sattıklanm bir bilselerdi!"

Bu ayetten herhangi bir anlam çıkarmak benim için olanaksızdı. Önceden belirttiğim gibi, Turan Dursun ve Prof. İlhan Arsel'in kitaplannda okuduklarım ufkumu açtı. Turan Dursun, bunu açıklayan hikâyenin en güvenilir hadisçilerin kitaplarında çeşitli şekilde yazıldığını bildirmekte ve kaynaklannı vermektedir. Aynı tarzda ilhan Arsel de.

Hikâyelerden biri şöyle:

"Allah Âdem'i yeryüzüne indirince, melekler ona Ey Tanrı! Oraya bozgunculuk yapacak, kan dökecek bir varlığı neden koyuyorsun? Biz seni överek anıyor, kutsallaştırıp yüceltiyoruz,

başka bir varlığa ne gerek var? Biz Ademoğullarından daha çok boyun eğeriz sana' diyorlar. Allah da onlara 'Haydi öyle ise meleklerden ikisini seçin de yeryüzüne indirelim, bakalım nasıl davranacaklar?" diyor. Melekler Hârut-Mârut adlı iki meleği seçip yeryüzüne indirtiyorlar. Allah onları sınamak için karşılarına Zühre adlı çok güzel bir kadın çıkartıyor. Melekler hemen onunla yatmak istiyorlar. Kadın, başka Tanrıların varlığını kabul ederlerse onlarla yatabileceğini söylüyor. Melekler kabul etmiyor. Kadın tekrar bir çocukla geliyor ve çocuğu öldürürlerse yatarım sizinle diyor. Melekler 'yapamayız' diyorlar. Üçüncü kez şarapla gelen kadın onlara şarabı içirtip istediklerinin hepsini yaptırtıyor Böylece Allah, meleklerin de yeryüzünde insanlar gibi olacağını onlara kanıtlamış. Bu olay üzerine meleklere dünyada mı, ahirette mi ceza görmek istediklerini sorar. Onlar dünyayı yeğlerler. O zaman Bahirde bir çukura baş aşağı asılırlar. O durumda insanlara sihri ve büyüyü öğretirler. Zühre adlı kadın da göğe çıkarak yıldız olur."

Kuran daki Harut ve Marut Meleklerinin Sümer'deki Kökeni -1

KUR'AN DAKİ HÂRUT-MÂRUT MELEKLERİNİN SÜMER'DEKİ KÖKENİ

Sümer dini ve edebiyatından Tevrat1a giren konular hakkında yabancı bilim adamlarının yaptıkları araştırma ve karşılaştırmalar çeşitli yayınlarda açıklanmıştı,1 Fakat bunlara ait Türkçe yazılmış bir kaynak yoktu. Aynı konuların Kur'an 'da ne şekilde bulunduğunu merak ediyordum. Bu nedenle hepsini yeniden gözden geçirerek Kur'an, incil ve

Tevrat'ta bulunan evrenin ve insanın yaratılışı, Havva'nın Adem'in kaburgasından var edilişi, Adem'in cennetten kovulması, Habil Kain (îslamda Kabil olmuş) kavgası, Eyüp Peygamberin sabrı, Tufan hikâyesi, örtünmenin tarihçesi gibi konuların Sümer'deki paralellerini bularak karşılaştırmalı bir çalışma yapmıştım. Bu çalışma, Belleten ve Bilim ve Ütopya dergilerinde makale halinde, daha genişletilmiş şekli kitap olarak yayımlandı.2 Bunlar da ayrıca, Sümer'in bereket kültünü oluşturan Aşk Tanrıçası înanna ile Çoban Tanrısı Dumuzi'nin kutsal evlenme törenlerine ait şarkıların, Tevrat'ta "Süleyman'ın Şarkılar Şarkısı" bölümündeki şiirlerde bulunan karşılıklarını göstermiştim.

Kur'an'da bu kültten bir iz bulabilir miyim diye araştırmış, somut bir iz görememiştim. Yalnız Bakara Suresi'nin 102. ayetinde adı geçen Hârut, Mânıt melekleri ve bunların Babil ile birlikte bulunması beni bir hayli düşündürmüştü. Meydan Larousse*ta, Turan Dursun'un Kutsal Kitapların Kaynaklan kitabının "Dinlerin Kaynakları"3 bölümünde ve
Prof. İlhan Arsel'in Şeriat'tan Kıssalar4 kitabında, bunlara ait hadislerde yazılan hikâyeleri okuyunca, onların da Dumuzi ve İnanna efsanesine dayandığını, fakat çok değiştirilmiş bir motifi olduğunu anladım.

Efsaneyi bilmeyen okuyucuların olduğunu düşünerek, kısaca özetleyeceğim. înanna, Sümer'in Aşk ve Bereket Tanrıçası. Dumuzi, eski bir kral olmasına rağmen, Çoban Tanrısı halinde Tannlaştırılmış. înan-na'ya Dumuzi ve Çiftçi Tanrısı Enkimdu âşık olurlar. Aralarındaki tartışmalardan sonra, Dumuzi İnanna ile evlenmeyi başanr. Bu evlenmede inanna, Dumuzi'yi ülkenin Tanrısal krallık tahtına oturtur. Ona taç, krallık asası ve güç verir, inanna, daha sonra yeraltı dünyasına, oranın Tanrıçası kardeşini görmeye gider. Fakat geri dönmesi için yerine birini bırakması gerek, O da kendisinin yeraltında kalmasına üzülmeyen kocasını gönderir, Dumuzi'nin kız kardeşi Rüya Tanrıçası Geştinanna, kardeşini biraz olsun oradan kurtarmak için, onun yerine yarım yıl yeraltı dünyasında kalmayı kabul eder. Dumuzi, yarım yıl yeryüzüne çıktığında yine karısı ile birleşir. Bu yolla ülkeye bolluk ve bereket geleceğine inanmış Sumerliler. Bu, yeni bir yılın başlangıcı sayılmış ve her yıl Tanrı yerine kral, Tannça yerine bir rahibe geçerek bu evlilik simgelenmiş ve çeşitli eğlencelerle kutlanmış. Buna Kutsal Evlenme törenleri diyoruz.5 Bu bereket kültüne ait izler, 7>vraftaki "Süleyman'ın Şarkılar Şarkısfnda, Hıristyanlıkta İsa'nın yeniden dirilmesi ve Meryem'in Tanrısallaştınlması şeklinde sürüyor.

Dip not: bu melekler bazı hikayelerde, halik ve malik melekleri diyede geçebilir

Sümer de ve İslam da Tufan -7

Bütün bunlardan anlaşılacağına göre Sumerlilerin kurdukları din ve yarattıkları zengin edebiyat Ortadoğu milletlerine büyük etki yapmış, hatta dinlerinin temelini oluşturmuştun

Yalnız, bu etki, Sumerlilerden İsraillilere doğrudan doğruya olmamıştır. Çünkü israil'in tarih sahnesinde görülmeye başlamasından en az bin yıl önce Sumerüler varlıklannı yitirmişti.

Oyle ise bu kültür onlara nasıl ulaşmıştı?

Bu ulaşmanın çeşitli yollarla olduğu bugün kanıtlanabiliyor

Sümer devletinin, güçlü olduğu çağlarda, sınırları doğuda Hindistan'a (Dilmun?), batıda Akdeniz'e (Ebla, Martu) hatta Kıbrıs'a, kuzeyde Orta Asya nın batısına (Aratta, Hurrum), güneyde Mısır ve Habeşistan'a (Ma-gan, Meluhha) kadar genişlemişti. Oralara giden asker ve tüccarlar, oralardan ticaret amacı ile gelen insanlar Sümer kültürü ile bir bağlantı kurmuşlardı.

tÖ 2400 yıllarında İsrailliler gibi Sami bir ırktan olan Sargon adında biri Sümer'i ele geçirerek bir Akad Krallığı kurmuştu. Onun ve ondan sonra gelen sülalesi zamanında, Samiler Mezopotamya'dan Ortadoğu'ya kadar yayılmaya başlamış ve Akad dili de konuşulan dil haline gelmişti.

Bir müddet sonra Sumerliler yeniden canlanarak bir Sümer devleti kurdular. O da oldukça kısa bir süre sonra parçalandı. Yine Sami bir halk olan Amoritler, BabiE Krallığı adı altında bütün Sümer ülkesine egemen oldular. Bu geçiş devrinde Sümer okulları ve akademilerinde Sümer dili ve yazısı en yüksek düzeye çıkarıldı. Buralarda, Sumerlilerin yarattıkları dinsel ve edebi yapıtlan birçok kopya halinde yazılarak, diğer şehirlerdeki eğitim kurumlarına, kütüphanelere gönderildi. Ülkede gittikçe çoğalan Samiler Sumerce'yî öğrenmek, Sumerliler de Akadca'yı öğrenmek zorunda kaldıklarından, okullarda her iki dilde eğitim yapıldı. Babil devleti kurulduktan sonra, Sumerce halk dili olmaktan çıktı. Fakat Sumerlilerin eğitim tarzı, dinleri, efsaneleri ve edebi yapıdan Babil okullarında öğretilmeye devam edildi. Sumerce, ortaçağdaki Latince, eskiçağdaki Yunanca gibi dinsel bir dil olarak hemen hemen isa'nın doğumuna kadar sürdü.

Babilliler Sümer Tanrılarını, adlarını değiştirerek kendilerine Tann yapmışlar; bu Tanrılara ait mabetler, dinsel törenler korunmuş, ilahiler, dualar Sumerce okunmuştur.

10 1500 yıllarında Akadca ve çiviyazısı Ortadoğu'da uluslararası bir dil ve yazı haline geldi ve o ülkelerde, en azından yazarların bu dili öğrenme zorunluluğu ortaya çıktı. Bu yüzden Sümer okulları ve programları oralarda uygulandı. Böylece Babillilerin Sumerlilerden aldıklan kültür, dilleri ve yazısı yoluyla o ülkelere yayıldı.

Yahudilerin, Hıristiyan ve Müslümanların atası olarak kabul edilen İbrahim Peygamber ve ailesi, Tevrat'a göre, Mezopotamya'da Kaldealı
Urdan Harran'a göçmüş, oradan da bir tüccar koionisi olarak Filistin'e girmişti. Onun askerleri ve parasal gücü ile kendi şahsi Tanrısını onlara Tanrı olarak kabul ettirmiş ve bu arada Mezopotamya'dan getirdiklerini halka aşılamıştı.41

En son olarak Babil Kralı Nabukadnezzar'ın (604-562) Filistin'i ele geçirip bütün Yahudi bilginlerini Babil'e sürgün götürmesi, bu bilginlere Babil kütüphanelerini inceleme olanağı verdi.

Görüldüğü gibi, Sümer dini ve edebiyatı israillilere çeşitli çağlar ve yollardan ulaşmıştır. 12. yüzyılda yaşayan Yahudi otoritesi Eben Ezra ve 16. yüzyılda yaşayan Yahudi filozofu Spinoza, Tevrat'ın, özellikle Musa tarafından yazıldığına inanılan ilk beş kitabın Musa tarafından yazılmadığını, ancak Babil tutsaklığından sonra yazılmış olduğunu söylemişlerdir (Robert Cooper, Thirteen Lectures on Bihel, s. 107). (Yahudilere Babil tutsaklığının yaptığı etkiler hakkında daha geniş bilgi için bkz. Max L Dimont, Jewsr God and History, New York, 1962, s.69-72.)

Bu çalışmamızla, din kitaplarına Sumerlilerden geldiğini açıklamaya çalıştığımız konular hakkındaki bilgilerimizi, yine onların icat ettiği yazıya vc yazı malzemesi olarak kullandıktan kile borçluyuz. Onlar bozulan veya eriyen bir nesne üzerine yazmış olsalardı, bunların hepsi çözülemeyen bir sır olarak kalacaktı.

Sümer de ve İslam da Tufan -6

Görüldüğü gibi, birkaç Sümer şiirinde bile paralellikler bulunuyor. Kuşkusuz bunlar gibi pek çok şiir vardı Sümer'de. Fakat bunların büyük kısmı hâlâ toprak altında olmalı. Belki bazı müzeler ve koleksiyonlarda da henüz okunmayanlar vardır.

Sümer Aşk Tanrıçası Înanna; Akadfarda Iştar, İsrail'de Astarta, Yunanlılarda Afrodit» Romalılarda Venüs adı altında saygı görmüş ve varlığını sürdürmüştür.

Bugün de İsa'nın annesi Meryem'e, İnanna'ya ait nitelikler yakıştırılıyor. O da Înanna gibi, göğün hâkimesi, sosyal adaletin savunucusu, fakirlerin, ezilenlerin koruyucusu sayılıyor. Bazı çevrelerde Tannça seviyesine getirildiğinden, oğlundan daha çok ona tapıldığından; annelerin, savaşanların, üzüntü çeken ailelerin yardım için ona dua ettiklerinden söz ediliyor (The Search of Mary\ Richard N. Ostling, Handmaid or Feminist, The Time, Aralık 1991, s.52-56.)

isa'nın durumu da Dumuzi'ye benziyor. Dumuzi'nin dövülerek, eziyet edilerek yeraltına götürülüşü, tekrar yeryüzüne çıkışı, İsa'ya yapılanlar ve her yıl yeryüzüne çıktığı düşüncesi, Dumuzi'nin serüvenini andtnyor.

Safevilerde Ali nin dünyaya yeniden geleceği inancı da Dumuzi efsanesinden kaynaklanıyor demektir.

Dumuzi, takvimimizde Temmuz adı olarak sürüyor. Musevilerde de Tammuz şeklinde. Bu ayın 17'sinde İsrail kadınlarının oruç tutarak mabet kapısına gidip ağlamaları, Dumuzi'nin yeraltına götürülüşü dramını canlandırıyor.

Ülkemizde mayıs ayı başında bahçelerde, hatta mezarlıklarda (Tah-takuşlar köyünde) kutlanan Hıdırellez şenlikleri bu kutsal evlenme törenlerinin bir devamı gibi görünüyor. Çünkü şenlik, Hızır ile llyas Peygamberin bir araya gelmesi nedeniyle yapılıyor. Ayrıca bu günlerin gecesinde yapılan bir niyetin olacağı, iki yıldızın birleştiğinin görülmesine bağlıymış, Bunun için niyet yapanlar sabaha kadar bu olayı beklerlermiş (Yaşar Kemal'in Ağrı Dağı Efsanesi'nden).

Bu kutsal evlenme törenlerinin izleri, bir Çağatay şairi tarafından Hicri 950'de mesnevi şeklinde yeniden kaleme alınmış olan Bediül-cemal ve Seyfelmuluk hikâyesinde bulunmuştur. Bkz. Gönül Tekin, Seyfelmuluk ve Bediülcemal Hikâyesinde Eski Yakın Doğu Kültüründen Kalma Unsurlar Hakkında, Journal of Turkish Studies, Türk Bilgisi Araştırmaları, Massachusetts, 1985, s.277-300. (Bu çok değerli makalenin fotokopisini bana veren yazarın kardeşi Sayın Prof. Dr. Günay Kut'a candan teşekkürlerimi sunarım.)

Sümer de ve İslam da Tufan -5

Böylece Dumuzi kış aylarında yarım yıl yeraltında kaldıktan sonra bahar zamanı dışarı çıkıp tekrar karısı ile birleşiyorlar.

Bu birleşmeyi zamanın kralı ile bir başrahibe evlenerek kutluyorlar. Bunun için büyük törenler yapılıyor. Artık yeni bir yıl başlamıştır; ortalık uyanıyor, ağaçlar yeşilleniyor, hayvanlar çoğalıyor.

îşte bu törenlerde okunmak üzere kralın ve rahibenin veya Tanrının ve Tannçanın ağzından birbirlerine karşılıklı söylemeleri için aşk dolu, sevgi dolu, açık saçık şiirler yazılmış ve bunlar bestelenerek şarkı haline getirilmiştir.

Sümer bereket kültünü oluşturan bu törenler, bugün "Kutsal Evlenme Törenleri" olarak nitelendirilmiştir,40

Bu bereket kültünün İsa'nın zamanına kadar, hatta daha geç zamanlara kadar sürdüğü anlaşılıyor. İşte bu yüzden Tevrat tan birçok dinle ilgili olmayan konu çıkarıldığı halde, bu şiirler bırakılmış olmalı. Bu törenlerin Süleyman zamanında büyük bir ihtişamla devam ettiği, şiirlerin ona ait olarak gösterilmesi ile kanıtlanabilir.

Sümer ve Tevrat şiirlerinden bazı bölümleri karşılaştıralım: İstanbul Arkeoloji Müzesi arşivinde bulunan ve bir rahibe tarafından Kral Şusin'e söylenmek üzere yazılmış bir şiirden bölümler:

"Güvey kalbimin sevgilisi, Senin neşen hoştur, bal tatlısı! Arslan! Kalbimin sevgilisi, Senin neşen hoştur, bal tatlısı!

Beni büyüledin, karşında titreyerek durayım! Güvey! Senin tarafından yatak odasına götürüleyim! Beni büyüledin, karşında titreyerek durayım, Arslan! Senin tarafından yatak odasına götürüleyim.

Güvey seni okşayayım! Yatak odasında bal dolu, Senin güzelliğinle neşelenelim, Arslan! Seni okşayayım!"
Tevrat; Neşideler Neşidesi, bap 1:2-4;

"Beni kendi ağzının öpiişleriyle öpsün:

Çünkü okşamaların şaraptan daha iyidir.

Kokuca ıtırın ne güzel;

Senin adın kabından dökülen ıtır gibidir,

Bundan ötürü seni kızlar seviyor.

Beni kendine çekT biz senin ardınca koşarız,

Kral beni iç odalarına götürdü

Seninle biz ferahlanıp seviniriz,

Senin okşamalarını şaraptan ziyade anarız,

Seni sevmekte onların hakkı var."

Bap 4:9-11:

"Kaptın gönlümü, kız kardeşim, yavuklum! Gözlerinin bir bakışı ile, Gerdanının tek zinciri ile gönlümü kaptın. Okşamaların ne güzel, kız kardeşim, yavuklum! Şaraptan ne kadar hoştur okşamaların, Itırın güzel kokusu da her çeşit baharattan! Ey yavuklum! Bal damlatır dudakların."

(Sümer'de Tanrı Dumuzi, İnanna'ya "kız kardeşim" der.)

Bap 3:11:

"Ey Sion kızları 1 Çıkın, Kral Süleyman'ı taç ile görün, O taç ki, onun düğünü gününde ve yüreğinin sevinci gününde, Anası onun başına giydirmişti."

Bu satırlar, kutsal evlenme törenlerinin Kral Süleyman zamanında devam ettiğini kanıtlıyor. Tevrat'a göre Süleyman'ın her dinden 700 karısı varmış ve onların dinlerini de Süleyman sürdürürmüş.

Bap 2:10-12:

"Sevgilim cevap verdi ve bana dedi: Sevgilim, güzelim, kalk da gel.

Çünkü, işte, kış geçti:
Yağmurlar geçip gitti; Yerde çiçekler görünüyor; Terennüm vakti geldi."

Bu satırlar da kutsal evlenme töreninin baharda yapıldığını anlatmaktadır.

Bap 6:10:

"Bakışı seher gibi,

Ay gibi güzel,

Güneş gibi temiz.

Sancak açmış ordu gibi korkunç,

Bu kadın kim?"

Bu satırlar da Tanrıça İnanna'nın niteliklerine uymaktadır.

Bap 2: 5-6:

"Kuru üzümle bana kuvvet verin, elma ile beni canlandırın, Çünkü aşk hastasıyım ben. Sol eli başımın altında olsun, Sağı da beni kucaklasın."

Sumercede buna paralel olan satırlar:

"Sevgilim, kalbimin adamı, Sağ elini vulvama koydun, Sol elin başımı okşadı, Ağzını ağzıma dayadın, Dudaklarımı başına bastırdın."

Sümer de ve İslam da Tufan -4

24 Ağustos 2010 Salı

Görüldüğü gibi, Sümer ve Tevrat metinleri, konu olarak aynı Tevrat'taki, Sümer şiirinden en az bin yıl daha geç yazılmış. Daha derin ve kapsamlı, şiirsel bir dil ve bilgi dolu sözlerle donatılmış. Sümer şiiri daha yalın. Fakat Sümer metninde birçok yerin kırık olmasından okunamayan, anlaşılamayan bir hayli satır var. Her ikisinde de bu felaketlerin kendi günahları yüzünden ceza olarak verildiği söyleniyor. Yalnız Sümer inancına göre, zaten her çocuk günahı ile doğuyor. Ötekinde bu belirtilmemiş. TevraftaEyüb Allah'ı görüyor.

Kur'an'a gelince, bütün konularda olduğu gibi, bu da çok yüzeysel; ancak dört sure içinde birkaç ayette bulunuyor. Nısâ Suresi, ayet 163 ve En'âm Suresi, ayet 84'te, İbrahim'den başlayarak bütün peygamberler arasında Eyüb'e de vahi edildiği yazılı.

Enbiyâ Suresi, ayet 83-94:

"Eyüb'e gelince: O Rabbine 'başıma bu dert geldi, sen merhametlilerin en merhametlisisın!' diye niyaz etmişti. Bunun üzerine biz, tarafımızdan bir rahmet ve kulluk edenler için bir hatıra olmak üzere onun duasını kabul ettik. Kendisinden dert ve sıkıntı olarak ne varsa giderdik ve ona aile efradını, ayrıca bunlarla birlikte bir mislini daha verdik."

Sâd Suresi, ayet 41 -44:

"Kulunuz Eyüb'ü de an! O Rabbine nida etmiş ve 'doğrusu şeytan bana bir yorgunluk ve azap verdi' diye seslenmişti. 'Ayağını yere vur! İşte yıkanacak, içilecek soğuk su!1 Bizden bir rahmet ve olgun akıl sahipleri için de bir ibret olmak üzere ona, hem ailesini hem de onlarla beraber bir mislini bağışladık. Eline bir sap al da onunla vur, yeminini bozmal Gerçekten biz Eyüb'ü sabırlı bulmuştuk. O ne iyi bir kuldu, daima Allah'a yönelirdi."

Konu çok kısa yazılmış olmasına rağmen şeytanın azap vermesi, sabır, Tanrıya yakarış, duanın kabul edilmesi, ödüllendirilme, diğer kaynaklarla paralel,

Tevrat araştırıcılarını yüzlerce yıldan beri meşgul eden ve nedenini bulamadıkları bir konu da, yine Sümer metinlerinin çözülmesi ile açıklanabildi. O da Tevrat'ta bulunan, "Süleyman'ın Şarkılar Şarkısı"
bölümü. Açık saçık şiirlerden oluşan bu bölüm Tevrat'la niçin bulunuyordu? Görünüşe göre onlar ne dinle, ne de tarihle ilgiliydi. Bu şiirlerde bir seven bir de sevilen vardı- Bunu, kilise papazları, isa'yı seven, kiliseyi sevilen; tbraniler ise Yahveyi seven, İsrail'i sevilen olarak yorumlamışlardı. 19. yüzyılda ise bunların İsrail düğünlerinde yapılan tören ile ilgili olduğu söylenmiş.

Bu yüzyılın ilk yansından sonra, özellikle İstanbul Arkeoloji Müzeleri arşivindeki Sümer edebi metinleri okunup çözülünce, "Süleyman'ın Şarkılar Şarkısı"ndaki şiirlere benzer şiirler bulundu. Yapılan incelemelerde bunların, Sumerlilerin yeniyıl bayramlarında, sazlar eşliğinde söylenen şarkılar ve ilahiler olduğu anlaşıldı.39

Sümer ekonomisi tarıma dayalı olduğundan, onlar için tarımla ilgili konuların en önemlisi, ülkelerinde bolluk ve bereketin olması idi. Bunun için onlar, Aşk Tanrıçaları Înanna ile Çoban Tannsı Dumuzi'yi (bu başlangıçta bir kral idi, sonradan Tanrı yapılmış nasılsa) evlendirirlerse, onların verimlilik gücünü ve ölümsüzlüklerini paylaşacaklarına ve bu yolla ülkelerinde bolluk ve bereketi sağlayacaklarına inanmışlardı. Bu inanca uyarak Sümer şair ve ozanları onlarla ilgili uzun bir efsane yaratmışlar ve bunu yazıya geçirerek zamanımıza kadar ulaştırmışlardır. Bu hikâyeyi kısaca özetleyelim:

Aşk Tanrıçası Înanna ile Dumuzi birçok zorluktan sonra evleniyorlar. Bu evliükten sonra Tanrıça yeraltı dünyasına gidiyor. Fakat orası "gidip de dönülmeyen ülke". Kurala göre, Tanrıça olmasına rağmen, yeryüzüne bırakılmıyor. Bilgelik Tannsı Enki'nin yardımı ile Tanrıça, kendi yerine birini göndermek üzere, yeraltı yaratıklan ile dışan çıkıyor. Tannça her gittiği yerde Tann ve Tannçalann, kendisinin yokluğundan çuvallar giyerek, yerlerde sürünerek yas tuttuklannı görüyor ve hiçbirini göndermeye kıyamıyor. Fakat kocasının bulunduğu şehre gelip, onu, kansının yokluğuna aldırmayarak keyfle tahtında oturduğunu görünce, büyük bir kızgınlıkla "alın bunu" diyerek cinlere veriyor. Daha sonra yaptığına pişman olan, fakat kocasının cezasız kalmasını da istemeyen Tannçanın yardımıyla, Dumuzifin kız kardeşi Rüya Tanrıçası Geştinannan'ın, kardeşi yerine yanm yıl yeraltında kalması, Tannlar meclisinde kabul ediliyor.

Sümer de ve İslam da Tufan -3

Ayrılan noktalar: Babil efsanesinde Tanrılar insanların çoğalması dolayısıyla gürültülerinin artarak Tanrıları rahatsız ettikleri için Tufan yapmaya karar veriyorlar. Sümer ve Tevrat'ta insanların fena olmasıyüzünden, Sümer ve Babil metninde bu karan gizlice bildiren Bilgelik Tanrısı, Tevrat'ta Allahın kendisi. Tufan Sümer'de 7 gün, BabiVde 6 gün, 6 gece; 7. gün bitiyor. TevratXa 40 gün, gemiden çıkmaları için de aylarca bekliyorlar. Babil'de Tufan'ı başlatan Tann Enlil kurtanldıklan için çok kızıyor, fakat Bilgelik Tannsı onu yatıştırıyor ve kurtulana ölümsüz bir yaşam verilerek Tannların bahçesine gönderiliyor, Tevrat'ta; Tufan'a karar veren, Nuh'u kurtaran, yaptığına pişman olan, Nuh'u uzun ömürle ödüllendiren hep tek Tann.

Kur'an'da bu olay çok yüzeysel yazılmış, Ankebût Suresi'ndeki çeşitli ayetlerin çoğu, Nuh'un, kavmi ile olan inanç problemleri ile ilgili, "Tufan" kelimesi yalnız bir kere geçiyor. Tufan ile ilgili surelerde ayetler sırasıyla şöyle:

AW Suresi, ayet 59:

"Ant olsun ki, Nuhru elçi olarak kavmine gönderdik. Dedi ki, 'Ey kavmim Allah'a kulluk edin, sizin ondan başka tannmz yoktur. Doğrusu ben üzerinize gelecek azaptan korkuyorum.1"

Yunus Suresi, ayet 73:

"Yine de onu yalanladılar. Biz hem onu, hem de gemide onunla beraber bulunanları kurtardık ve onları halifeler kıldık. Ayetlerimizi yalanlayanlan da suda boğduk. Bak, uyarılanların sonu nasıl oldu/1

HÛd Suresi, ayet 36-44;

"Nuh'a vahyolundu ki, artık kavminden iman etmiş olanlardan başkası asla inanmayacak. Öyle ise onların işlemekte oldukları günahlardan üzülme. Bizim gözlerimiz önünde bildirdiğimiz gibi gemiyi yap ve zulmedenler hakkında bana söyleme, çünkü onlar mutlaka boğulacaktır. Nuh gemiyi yaparken kavminden ileri gelenler her uğradıkça onunla alay ediyorlardı. Dedi ki, 'Eğer bizimle alay ediyorsanız, iyi bilin ki, siz nasıl alay ettiyseniz biz de sizinle alay edeceğiz/ Nihayet emrimiz gelip sular kaynayınca Nuh'a dedik: 'Her cinsten birer çifti ve aleyhinde hüküm verilmiş olanlar dışında, aileni ve iman edenleri gemiye yükle.' Pek az kimse onunla birlikte
iman etmişti. Nuh dedi ki, 'gemiye binin, onun yüzüp gitmesi de, durması da AUahın izniyledir/ Gemi dağlar gibi dalgalar arasında olanlarla birlikte yüzüp gidiyordu. Nuh gemiden uzakta bulunan oğluna 'yavrucuğum bizimle beraber bin, kâfirlerle beraber olma1 diye seslendi. Oğlu 'beni sudan koruyacak bir dağa sığınacağım' dedi. Nuh, 'bugün AUahtan başka koruyucu yoktur1 dedi. Aralarına dalga girdi. Oğlu da boğulanlara karıştı. 'Ey yer, suyu yut, ey gök sen de suyu tut!' denildi. Su çekilip azaldı, iş bitti, gemi Cudi'ye oturdu. Haksızlık yapan millet Allah'ın rahmetinden uzak olsun' denildi."

Mü'minûn Suresi, ayet 26-29:

"Nuh, 'Rabbim beni yalancı çıkarmalarına karşı bana yardım et!' dedi. Bunun üzerine ona şöyle vahyettik: 'Gözcülüğümüz altında ve bildirdiğimiz şekilde gemiyi yap, bizim emrimiz gelip sular kay-nayınca her cinsten birer çifti, içlerinden daha önce kendisi aleyhinde hüküm verilmiş olanlar hakkında bana hiç yalvarma. Zira onlar kesinlikle boğulacaklardır. Sen yanındakilerle o gemiye yerleştiğinde 'bizi zalimler topluluğundan kurtaran Allah'a hamt olsun' de ve de ki, 'Beni bereketli bir yere indir, sen konuklatanlann en tıayırlısısın!"'

Şuarâ Suresi, ayet 117-120:

"Nuh, 'Rabbim! Kulum beni yalanladı. Artık benimle onların arasında sen hükmünü ver, beni ve beraberimdeki inananları kurtar!' dedi. Bunun üzerine biz onu ve beraberindekileri yüklü geminin içinde kurtardık, geri kalanları suda boğduk."

Ankebût Suresi, ayet 14, 15:

"Ant olsun ki, biz Nuh'u kendi kavmine gönderdik de, o 950 yıl onların arasında kaldı. Sonunda onlar zulümlerini sürdürürken Tufan kendilerini yakalayiverdi. Ama biz Nuh'u ve gemide olanları kurtardık ve bunu âlemlere ibret kıldık." Zâriyât Suresi, ayet 46:

"Bunlardan önce de Nuh kavmini helak etmiştik. Çünkü onlar da yoldan çıkmış bir kavimdiler."

Yâsîn Suresi, ayet 41-43:

"Onlara bir delil de, soylarını dolu bir gemiye taşımamız ve kendileri için bunun gibi daha nice binerleri yaratmış olmamızdır. Di-lesek onları da suda boğardık, ne kurtaran bulunur ne de kendileri kurtulabilirdi."

Görüldüğü gibi bu hikâyeden, 7 sure içinde, 20 kadar ayette değişik şekillerde söz edilmiş. Bunlarda yalnız bir kez "Tufan" kelimesi geçiyor. Geminin nasıl yapılacağı, Tufan'ın ne kadar sürdüğü, gemiden nasıl çıktıkları, Nuh'un neden 950 yıl yaşadığı bildirilmemiş. Buna karşılık Tanrının insanlara kızması, olayın bir kimseye bildirilmesi, gemi, gökten ve yerden suların taşması, geminin bir dağa yanaşması, bir kısım insanların kurtulması, uzun ömür, Sumerlilerden gelen izlerdir.37

Sümer de ve İslam da Tufan -2

Aynı olayın Tevrartaki anlatılışı: Tevrat ta (Tekvin bap 6-9) bu konu çok uzun. Onda insanlar fena ve bozulmuş olduklarından Rab onları yok etmeye karar veriyor. Nuh, Allahı tanıyan, onunla birlikte giden biri. Rab, ona insanları yok etmek için bir Tufan yapacağını, kendisine bir gemi yapmasını söylüyor ve geminin nasıl yapılacağını, içine neler alacağını bildiriyor. Nuh söyleneni yerine getiriyor. Tufan başlıyor ve 40 gün sürüyor. Yeryüzünde her şey yok oluyor. Sular ancak 150 günde azalıyor. Gemi 7. ayda ve ayın 17, gününde Ararat dağına oturuyor. Tekrar 40 gün bekliyor Nuh. Sonra suların tamamıyla çekilip çekilmediğini anlamak için önce bir kuzgun salıyor dışarı. O geri gelince bekliyor, bir güvercin uçuruyor. Üçüncü defa gönderdiği güvercin dönmeyince karaya çıkıyorlar. Kurbanlar kesiyor Nuh. Rab hoş kokular duyunca artık tekrar Tufan yapmamaya karar veriyor. Nuh ile konuşarak bir daha yeryüzünde Tufan yapmayacağına ahdediyor. Tekvin bap 9:12:

"Ve Allah dedi: Benimle sizin ve «bedi devirlerce sizinle beraber olan her canlı mahlukun arasında yapmakta olduğum ahdin alameti şudur: Yayımı buluta koydum ve benimle yerin arasında bir ahit alameti olacaktır. Yerin üzerine bulut getirdiğim zaman, yay da bulutta görünecektir/'

Nuh 950 yıl yaşadıktan sonra ölüyor. Kurtulan canlılardan ve Nuh'un oğullarından yeni insanlar türüyor.

Görüldüğü gibi bu üç hikâye temelde birbirinin aynıdır. Tanrıların insanlara kızması ve Tufan'a karar vermesi, gemi yapılması önerisi, geminin yapılması, canlıların içine alınması, Tufan'ın olması, gemidekilerin kurtulması, kurbanlar, bunların kokusuna Tanrı veya Tanrıların gelişi.

Sümer de ve İslam da Tufan -1

TUFAN

Çok eski çağlarda, insani an yok etmek amacı ile Tanrı tarafından büyük bir tufan yapıldığı hikâyesinin, yalnız, ilk kutsal kitap Tevrat'ta. yazılı olduğu biliniyordu- Fakat geçen yüzyıl içinde Ninive'de yapılan kazılarda çıkan Asur Kralı Asurbanipal'ın kütüphanesi içindeki bir tablette aynı hikâye okununca (1872) büyük bir şaşkınlık yaşanmış ve bu inanç kökünden sarsılmıştı, Gılgamış Destanının son kısmını oluşturan bu hikâye, ölümsüzlüğü arayan Gılgamış'a, tufandan kurtulup Tattılar tarafından ölümsüzlük verilen Utnapiştim tarafından anlatılmıştı.

Buna göre kısaca: însanlar öyle çoğalmıştı ki, Tannlar onların gürültü ve şamatasından uyuyamaz olmuşlar. Bunun üzerine dört büyük Tanrı, bu insanlan bir Tufan ile yok etmeye karar veriyorlar. Bilgelik Tannsı (Enki), yarattıkları insanların ortadan kaldınlmasına çok üzülüyor ve Şuruppak şehrinde yaşayan UtnapiştınVin evinin duvanndan seslenerek, Tannların bir tufan yapmaya karar verdiklerini, bir gemi yapmasını söylüyor. Geminin tarifini veriyor. Adam söylendiği şekilde gemiyi 7 günde tamamlıyor. Gemi yapıldığı müddetçe çeşitli hayvanlar kesiliyor; beyaz, kırmızı ve su katılmamış şaraplar nehir suyu gibi bol olarak içiliyor, adeta yılbaşı törenlerine benzer şenliklerle işler yapılıyor. Utnapiştim geminin içine ailesini, akrabalarını, sanatçıları, kırların evcil ve yaban hayvanlarını dolduruyor. Bu arada altın da almayı unutmuyor. Geminin kapısı kapanır kapanmaz şiddetli bir fırtına ile birlikte yağmur boşanıyor. Sular yalnız gökten boşanmakla kalmıyor, Yer Tannlan da yerden fışkırtıyor sulan. Tufan öyle azgınlaşıyor ki, onu yaptıran Tanrılar bile korkuyor. Bu kıyamet 6 gün 6 gece sürdükten sonra yedinci gün gemi Ni-sir Dağına oturuyor. 7 gün bekledikten sonra Utnapiştim bir güvercin salıyor dışan. O konacak yer bulamadığı için geri dönüyor. Daha sonra bir kırlangıç gönderiyor, fakat o da geri geliyor. Son olarak uçurduğu kuzgun geri dönmeyince dışarı çıkıyorlar. Utnapiştim dağın tepesine kurbanlarla içkiler sunuyor. Altlarında çeşitli ağaçların odunları yanan ocaklara 7 kazan konarak kurban etleri pişiriliyor. Onların tatlı kokusunu duyan Tanrılar üşüşüyorlar. Tufanı yaptıran Tanrı Enlil gelip gemiyi ve insanları görünce çok kızıyor, kim bunları kurtardı diye. Bilgelik Tanrısı ona karşı çıkarak, günah yapanı, kurallara karşı geleni cezalandır ama bu kadar ağır ve ölümcül olma diye onu yatıştırıyor. Böylece Utnapiştim ve kansı ölümsüz bir yaşam ile nehrin ağzındaki Tanrılar bahçesine yerleştiriliyorlar,35

Bu hikâye Sami bir dil olan Akadca ile yazılmıştı. Halbuki, içinde geçen adlar başka bir dile aitti. Buna göre bu hikâye, o dili konuşan Su-merliler tarafından yaratılmış olmalıydı. Hakikaten daha sonra Phi-ladelphia Üniversitesi Müzesi'nde bulunan yansı kırık bir tablet bunu kanıtladı. Bu tablette Tufan Hikâyesi Sumerce ve şiir tarzında yazılıydı. Ne yazık ki, metnin en az yansı yoktu. Fakat bulunan kısımlar konu hakkında oldukça aydınlatıcıdır. Bunda da Tanrılar insanlara kızarak bir Tufan yapmaya karar veriyorlar. Ziusudra isimli birine bir Tanrı tarafından durum bir duvar arkasından bildiriliyor Bu satırlar şöyle:

"Alçakgönüllü, saygılı olan

Her gün tanrısal görevlerine dikkat eden

Ziusudra'ya Tanrı Enki,

'Duvardan bir söz söyleyeceğim, sözümü tut!

Kulak ver söyleyeceklerime!

Bizden bir Tufan kült merkezlerini kaplayacak.

İnsanlığın tohumu yok olacak,

Tannlar meclisinin sözü karardır,

An ve Enlil'in emirleriyle

Krallık hükümdarlık son bulacaktır/"

Bundan sonra tabletin kırık kısmı geliyor. Burada geminin nasıl yapılacağı bildirilmiş olmalı. Metnin yine okunan kısmında Tufan'ın bütün şiddetiyle memleketi kapladığı; 7 gün, 7 gece sürdüğü, bittiğinde Ziusudra'nın Tanrılara kurbanlar yaptığı yazılı.

Ademin Cenneten Kovulması -3

islam mitolojisinde, Adem'in yaratılması ve cennetten kovulması daha değişik {Meydan Larousse, Adem). "Allah, Cebrail, Mikail, Azrail, İsrafil adlı meleklerine 7 kat yerden 7 avuç toprak getirmelerini emretti. Fakat yeryuvarlağı bu toprağı vermeye razı olmadı, Azrail toprağı zorla aldı. Allah bu toprak üzerine günlerce yağmur yağdırdı, onu yumuşattı, melekler yoğurdu. Ve Allah şekillendirdi. Adem 80 yıl şekilsiz toprak olarak, 120 yıl da ruhsuz bekledi. Şekil ve renk kazandıktan sonra meleklere, Adem'e secde etmesi emredildi. Bu emri yalnız şeytan dinlemedi. Bu yüzden cennetten kovuldu. Cennetteki iyiyi kötüden ayırmaya ölçü olan elma ağacından yemesi Adem'e yasak edilmişti. Cennetten kovulmasına kızan şeytan, yılan ile anlaşıp Adem ile Havva'yı, yasak meyve yedirterek cennetten kovduruyor. Adem yaptığına pişman olarak yalvarıyor» Cebrail vasıtasıyla affedilip Mekke'de Arafat'a gönderiliyor. Orada Havva ile buluşuyor. Adem'e Mekke'yi yapması emrediliyor. Cebrail de Hac merasimini öğretiyor ve böylece insan nesli türiiyor."

Bunda Havva'nın nasıl yaratıldığı bildirilmemiş. Görüldüğü gibi, bu efsane ile Kur'an arasında oldukça büyük farklılık var, İlginç olan, insanın yaratılmasında Allah'a 4 melek yardımcı oluyor. Sümer'de de, 4 önemli Tanrı. Burada cennette bulunan elma ağacı. Bu ağaç, Sümer efsanelerinde çok geçen, özellikle Aşk Tanrıçası ile ilgili bir ağaçtır. Kur'an'âa bir defa bunun sonsuzluk ağacı olduğu yazılmış, Sümer'de yasak meyveyi, Bilgelik Tanrısı Enki'ye, ikiyüzlü olan veziri lsimut veriyor. Bu işi Tevrat1^ yılan, Kur'an'da şeytan, bu efsanede ikisi birden yapıyor. Burada, Adem'in Allah tarafından affedilmesini Cebrail sağlıyor. Sümer'de Tanrıların yalvarması ile, Ana Tanrıça, Bilgelik Tanrısını iyi ediyor

Sümer'de Bilgelik Tanrısı Enki, insanlara, diğer Tanrılardan haber getiriyor. îslamda aynı işi Cebrail yapıyor. Cebrail'in kudret sahibi olması, kemale eriştiricilik nitelikleri de (.Meydan Larousse, Cebrail) Bilgelik Tannsına uymaktadır. İslam efsanesinde Havva'nın nasıl yaratıldığı belirtilmemiş,

Adem ve Havva'nın çocukları Habil ve Kain hikâyesi:

Tevrat, Tekvin, bap 4:1:

"Ve Adem karısı Havva'yı bildi ve gebe kalıp Kain'i doğurdu ve yine kardeşi Habit'i doğurdu. Habil koyun çobanı oldu. Fakat Kain çiftçi oldu. Ve Kain günler geçtikten sonra, toprağın semeresinden Rabbe takdime getirdi, Habil de sürüsünün ilk doğanlarından ve yağlarından getirdi. Ve Rab Habil'e ve onun takdimesine baktı, fakat Kaine ve onun takdimesine bakmadı. Ve Kain çok öfkelendi. Ve Rab, Kain'e dedi: 'Niçin öfkelendin ve suratını astın? Eğer iyi davramrsan o yükseltilmeyecek mi? Ve iyi davranmazsan günah kapıda pusuya yatmıştır. Ve onun isteği sensin, fakat sen ona üstün ol/ Ve Kain kardeşi Habil'e söyledi ve vaki oldu ki, kırda olduklan zaman Kain kardeşi Habil'e karşı kalkü ve onu öldürdü/1

Bu konu Kur'an1da yine çok kısa ve bu adlar da yok.

Mâide Suresi, ayet 27-31:

11 Onlara, Adem'in iki oğlunun haberini gerçek oku: Hani bir kurban takdim etmişlerdi de, birisinden kabul edilmiş, diğerinden kabul edilmemişti. 'Ant olsun seni öldüreceğim' dedi. Diğeri de 'ancak sakınanlardan kabul eder1 dedi. "Ant olsun ki, sen öldürmek için bana elini uzatsan, ben sana öldürmek için el uzatacak değilim: Ben âlemlerin Rabbi olan Allah'tan korkarım/ 'Ben istiyorum ki, sen hem benim günahımı, hem de kendi günahım yüklenip ateşe atılacaklardan olasın: Zalimlerin cezası budur' dedi. Nihayet nefsi, onu, kardeşini öldürmeye itti de onu öldürdü. Bu yüzden de kaybedenlerden oldu. Derken Allah, kardeşinin cesedini nasıl gömeceğini ona göstermek için yeri eşeleyen bir karga gösterdi: 'Yazık bana! Şu karga gibi olup da kardeşimin cesedini gömmekten aciz mi oldum' dedi ve ettiğine yananlardan oldu."

Tevrat ve Kur'an da Havva'nın biri kız biri oğlan doğan ikiz çocuklarından söz yok- Bunlar efsanelerde olmalı.

Sümer'de bu hikâye iki ayrı şekilde görülüyor: Birisinde Çoban Tanrısı Dumuzi ile Çiftçi Tanrısı Enkimdu, Aşk Tanrıçası tnanna'ya âşık olurlar. Her biri tnanna'ya kendi ürününü över ve sonuçta Tanrıça, Çoban Tanrısı Dumuzi'nin ürünlerini beğenerek onunla evlenir. Enkimdu bu seçimi dostça kabul ederek onlarla arkadaş olur.

Diğer bir hikâye de şöyle: Emeş yaz, Enten kış. Hava Tanrısı Enlil'e, kış» çeşitli hay vanlan, yavrularını, yağ ve süt getiriyor. Yaz da ağaçlar, bitkiler ve değerli taşlan getiriyor. Her ikisi kendi getirdiklerinin daha değerli olduğunu söyleyerek tartışıyorlar. Bu kavgayı göre Tanrı, kışın getirdiklerini daha üstün buluyor. Yaz da bunu kabul ederek kışa boyun eğiyor Sumerliler, sığır ve tahıl, kuş ve balık, ağaç vc kamış, gümüş ve bakır, kazma ve saban gibi varlıkları, her biri kendi özelliklerini ortaya koyarak tanıştırmışlardır Bu tartışma tarzı onaçağın sonlarına doğru Avrupa halkı arasında yapılan tartışmaların ilk örnekleri sayılıyor.

Havva'nın ikiz çocukları belki söylence olarak bunlardan çıkarılmıştır.

Ademin Cenneten Kovulması -2

ATur'tfrt'da bu konu çok yüzeysel ve çeşitli surelerde parça parça anlatılıyor. Sure sırası ile;

Bakara Suresi, ayet 31:

"Allah Adem'e her şeyin ismini öğretti/'

Bakara Suresi, ayet 32: '"Ey Adem! Eşyanın isimlerini meleklere anlat' dedi."
Bakara Suresi, ayet 35-37:

"'Ey Adem! Eşin ve sen cennette kal, orada olanlardan istediğiniz yerden bol bol yiyin, yalnız şu ağaca yaklaşmayın, yoksa zalimlerden olursunuz' dedik. Şeytan orada ikisini de ay arttı, onları bulundukları yerden çıkarttı. Onlara 'birbirinize düşman olarak inin, yeryüzünde bir müddet için yerleşip geçineceksiniz1 dedik. Adem Rabbinden emirler aldı, onları yerine getirdi, Rab-bi de bunun üzerine tövbesini kabul etti."

A'râf Suresi, ayet 19-26:

'"Ey Adem! Sen ve eşin cennette kalın ve istediğiniz yerden yiyin, yalnız şu ağaca yaklaşmayın, yoksa zalimlerden olursunuz.' Şeytan ayıp yerlerini kendilerine göstermek için onlara fısıldadı: 'Rabbinizin sizi bu ağaçtan men etmesi, melek olmanız veya burada temelli kalmanızı önlemek içindir.' 'Doğrusu ben size öğüt verenlerdenim' diye ikisine yemin etti. Böylece onların yanılmaların sağladı. Ağaçtan meyve tattıklarında kendilerinin ayıp yerlerini göldüler. Cennnet yapraklarından onlan örtmeye koyuldular. Rabbi onlara, 'ben sizi o ağaçtan men etmemiş miydim? Şeytanın size apaçık bir düşman olduğunu söylememiş miydim? diye seslendi. Her ikisi, 'Rabbimiz kendimize yazık ettik, bizi bağışlamaz ve bize merhamet etmezsen biz kaybedenlerden oluruz dediler, 'Birbirinize düşman olarak inin, siz yeryüzünde bir müddet için yerleşip geçineceksiniz, orada yaşar, orada ölürsünüz, orada dirilirsiniz1 dedi/'

Tâhâ Suresi, ayet 115-122:

"Ant olsun ki, biz daha önce Adem'e ahd vermiştik, fakat unuttu, onu azimli bulmadık. Meleklere 'Adem'e secde edin' demiştik, İblisten başka hepsi secde etmiş, o çekinmişti, 'Ey Adem! Doğru bu, senin eşinin düşmanıdır, sakın cennetten çıkarmasın, yoksa bedbaht olursun. Doğrusu cennette ne acıkırsın, ne de çıplak kalırsın, orda ne susarsın ne de güneşin sıcağında kalırsın1 dedik. Ama şeytan ona vesvese verip: 'Ey Adem! Sana sonsuzluk ağacını ve sana çökmesi olmayan bir saltanatı göstereyim mi?' dedi. Bunun üzerine ikisi de o ağacın meyvesinden yedi, ayıp yerleri görünüver-di. Cennet yapraklanyla örtünmeye koyuldular. Adem Rabbine başkaldırdı. Rabbi yine de onu seçip doğru yolu gösterdi."
Görüldüğü gibi bu hikâye, Sümer ve Tevrat\a birbirine oldukça paralel. İkisinde de bir Tanrı bahçesi, dikilmiş ağaçlar, bahçeden su çıkarılması, yasak meyvenin yenmesi, lanetlenme. Sümer'de kaburgayı iyi etmek için Tanrıça yaratılıyor; adı Kaburganın Hanımı. Hikâye Tevrat'a geçerken kadın kaburgadan yaratılmış ve adı Sümer'deki ikinci anlamı olan Hayatın Hanımının (yaşatan hanım) İbranice karşılığı Havva olmuştur.

Kur'an 'da cennet bahçelerine ait değişik surelerde çeşitli ayetler var.33 Yasak ağacın "sonsuzluk ağacı" olduğu yalnız Tâhâ Suresi'nin 20. ayetinde belirtilmiş. Cennetten yılan değil şeytan çıkartıyor ve ne Havva'nın adı, ne de kaburgadan yaratıldığı yazılı,

33 Kur'an, Kamer Suresi, ayet 49:

"Rabbine karşı durmaktan korkan kimseye 2 cennet vardır"

Ayet 48:

MBu iki cennet türlü ağaçlarla doludur.11

Ayet 50:

"Bu cennetlerde akan 2 kaynak vardır."

Ayet 62:

"Bu iki cennetten başka iki cennet daha vardır, İkisinde de fışkıran 2 su vardır."

Salf Suresi, ayet 12:

"İşte o takdirde, O sizin günahlarınızı bağışlar, sîzi zemininden ırmaklar akan cennetlere Adn (Aden) cennetlerindeki güzel meskenlere koyar. İşte en büyük kurtuluş budur."

Muhammed Suresi, ayet 15:

"Müttekflere vaat olunan cennetin durumu şöyledir: İçinde bozulmayan sudan ırmaklar, tadı değişemeyen sütten ırmaklar, içenlere kuvvet veren şaraptan ırmaklar ve süzme baldan ırmaklar vardır. Orada meyvelerin her çeşidi onlarındır Bunlardan da öte, Rablerinden bir bağışlama vardır."

Cennetteki bu dört ırmak Tevrat cennetindeki 4 ırmak olmalı*

Meryem Suresi» ayet 61,62:

'Tövbe eden, iman eden ve iyi davranışta bulunanlar hiçbir haksızlığa uğratılmak-sızın cennete, yani çok merhametli Allah'ın kullanna gıyaben vaat ettiği Adn cennetlerine girecekler. Şüphesiz O nun va'di yerini bulacaktır"

Sâd Suresi, ayet 49, 50:

"Doğrusu Allah'a karşı gelmekten sakınanlara güzel bir gelecek vardır. Kapıları yalnız kendilerine açılmış Adn cennetleri vardır."

Ademin Cenneten Kovulması -1

ADEMİN CENNETTEN KOVULMASI

Sümer'de, Dilmun adında, saf, temiz, parlak Tanrıların yaşadığı bir ülke var. Hastalık ve ölüm bilinmeyen yaşam ülkesi Fakat orada su yok. Su Tanrısı, Güneş Tanrısına yerden su çıkararak orasını tatlı su ile doldurmasını söylüyor. Güneş Tanrısı söyleneni yapıyor. Böylece Dilmun meyve bahçeleri, tarlaları ve çayırlan ile Tanrıların bahçesi haline geliyor. Bu cennet bahçesinde Yer Tanrıçası 8 bitki yetiştiriyor. Bu ağaçlar meyvelenince Bilgelik Tanrısı Enki her birinden tadıyor. Buna Yer Tanrıçası çok kızıyor, Tanrıyı ölümle lanetleyerek ortadan yok oluyor. Bilgelik Tanrısı çok ağır hastalanıyor. Diğer Tanrılar büyük güçlüklerle Yer Tanrıçasını bularak Bilgelik Tanrısını iyi etmesi için yalvarıyorlar. Tanrıça, Tanrının 8 bitkiye karşı hasta olan 8 organı için birer Tann yaratıyor. İlginç olan, yaratılan Tanrılardan beşi Tannça (bu doktorlukta ilk uzmanlaşmayı da göstermesi bakımından önemli). Hasta olan organlardan biri kaburga. Onu iyi eden Tanrıçanın adı, "kaburganın hanımı anlamına gelen M/ıti'dir. Bu kelimede Nin hanım, ti kaburgadır. 7î'nin bir anlamı da hayat'Ur.

Eğer ikinci anlamıyla tercüme edersek Tanrıçanın adı "hayatın hanımı" olur.31

Bu hikâye Tevrat'ta da var; (Tekvin 2:5-23.)

"Ve henüz yerde bir kır fidanı yoktu ve bir kır otu henüz bitmemişti; çünkü Rab Allah yerin üzerine yağmur yağdırmamıştı ve toprağı işlemek için adamı yoktu ve yerden buğu yükseldi ve bütün toprağı suladı. Ve Rab Allah yerin toprağından Adamı yaptı ve onun burnuna hayat nefesini üfledi ve adam yaşayan can oldu. Ve Rab Allah şarka doğru Aden'de bir bahçe dikti ve Adam ı oraya koydu ve Rab Allah, görünüşü güzel ve yenilmesi iyi olan her ağacı ve bahçenin ortasına da hayat ağacını, iyilik ve kötülüğü bilme ağacını yerden bitirdi ve bahçeyi sulamak için Aden'den bir ırmak çıktı ve oradan bölünerek dört kol oldu. (Bunlardan ikisi Dicle ve Fırat-M.LÇ.) vc Rab Allah baksın ve onu korusun diye Adam'ı oraya koydu ve Rab Allah Adam'a, bahçenin her ağacından ye, fakat iyilik, kötülük bilme ağacından yemeyeceksin, yersen ölürsün' dedi. Ve Rab Adam ı yalnız bırakmamak için bütün hayvanları topraktan yaptı ve onlara ad koymak için Adam'ı getirdi. Fakat Adam yalnız îdi. Rab Adam'a derin bir uyku verdi, onun kaburga kemiklerinden birini aldı, ondan bir kadın yaptı ve onu adama getirdi ve adam dedi: Şimdi bu benim kemiklerimden kemik ve etimden ettir, buna nisa denilecek."

Bundan sonra yılanın kadım kandırarak yasak meyveyi yedirdiği ve bahçede olan Allah ile konuşmaları geliyor Allah yılanı lanetliyor, Allah, Adem (burada Adam yerine Adem deniyor)32 ve karısına giymeleri için kaftan yapıyor Kadını ağrılı çok çocuk yapması ve Adem'i de toprakla uğraşması ile cezalandırarak onları Aden bahçesinden kovuyor Buraya kadar nedense karısının adı verilmemiş. Ancak dördüncü babın başında, karısının adının Havva olduğu ve Habil, Kain i doğurduğu yazılı.

Görüldüğü gibi Tevrat'ta (bap 1:27) yaratılışın altıncı ve son gününde Allah insanı erkek ve dişi yaratmış olduğu halde, Adam'ı tekrar yerin toprağından, eşini de onun kaburgasından yaratıyor. Buna göre bap 2: 4-23'te anlatılanlar, Sümer hikâyesinden alınmadır.

Sara, Bu Kez Kral Horkanos'la

Evet Peygamber İbrahim'in karısı bu kez kral horkanos ile
Aşağıda İÖ 50 vcva IS 50 yıllarına ait Ölüdeniz yakınında Kumran mağaralarında bulunan yazma eserden Saranın hikâyesi:

Onun yüzüne bakınca o ne kadar güzel, başındaki saçlar ne ince, gözleri ne kadar güzel, burnu ne hoş. Bütün ışıltılar onun yüzünde, göğsü nasıl güzel! Beyazlığı ne sevimli. Kollarının görünüşü nc biçimli. Elleri ne kadar uygun. Avuçları ne hoş, parmakları uzun ve ince. Bacakları ne güzel! Kalçaları kusursuz. Bütün kızların ve gelinlerin hiçbiri onun kadar güzel değil. Hepsinin üstünde çok akıllı bir kadın.

Ve Kral, Horkanos'un ve onun iki arkadaşı, bu sözlerini duydu. Üçü de lek adam gibi konuşuyorlardı. Kral onu çok görmek istedi. Onu getirmeleri için adam gönderdi. Onun güzelliğine hayran kaldı. Ve onu karılığa aldı. Ve beni öldürmek isledi. Sara KraVa "o benim erkek kardeşimdir" dedi. "Ben Abram'ı kurtardım. Onu öldürlmedim. Abram, bu benim için iyi idi (böyle söylemesi bana uygun geldi). Ve ben Abram, Sara'nın benden zorla alındığı gece büyük bir acı ve üzüntü ile ağlarken, kardeşinin oğlu Lut da benimle ağladı. Önce büyük bir üzüntü ile gözlerimden yaşlar akarak dua ettim."

"Bütün dünyanın efendisi sen en yüce tanrı bütün kralların, bütün beylerin efendisi ve onları yargılayan sen kutsal, dinle şimdi;

"Mısır Firavunu Zoan, benim karımı elimden aldığı için önünde ağlıyorum. Onu benim için yargıla, senin güçlü elini onun ve evindc-kilerinin üzerine indir. Ve bu gece karımla beraber olmasın. İnsanlar, senin yeryüzü krallarının efendisi olduğumu bilsinler." Ve ben ağlıyorum. Acı içindeyim. O gece yüce Tanrı ona ve evine bulaşıcı bir hastalık getiren bir rüzgâr gönderdi ve rüzgâr çok fena idi. Kralı ve bütün evini yakaladı. Ve iki yıl kadının yanına yaklaşamadı. İki yıl sonraya kadar bu hastalık daha güçlendi. Ve daha acıklı hal aldı. O Mısır'ın bütün bilginlerini, sihirbazlarını, doktorlarını çağırdı. Fakat hiçbiri iyileş-tiremedi. Rüzgâr onları da vurdu ve kaçırdı. Sonra Horkanos bana geldi ve kral için dua etmem, elini onun üzerine koyarak yaşatmam için bana yalvardı, Lût ona dedi ki: "Abram benim amcamdır. Karısı Sara Kralla olduğundan Kral için dua edemez. Git Krala karısını kocasına göndermesini söyle, o zaman o dua edecek Kral da yaşayacak."

Horkanos, Lût'un söylediklerini duyunca Kral'a giderek: "Kralım beyimin başına gelen bütün bu felaket Abram'ın karısı Sara'nın yüzünden. Sara'yı kocası Abram'a geri ver, bütün bu bela başından gidecek ve sen yaşayacaksın!"

Kral bana "Sara'nın uğruna bana neler yaptın? Sen bana onun için kızkardeşim dedin. Onun için ben onu karı olarak aldım. Karını al, Mısır ülkesinden çıkıp git. Ve şimdi benim için dua et. Evimden ve benden bu felaket uzaklaşsın." Ben dua ettim, elimi başıma koydum ve onun üzerinden bela ayrıldı, fena rüzgâr gitti. Ve o yaşadı. Ve Kral bana, bunun bozulmayacağına yemin ettirdi.

Kral bana ince keten elbiselikleri ve Haceri verdi. Ve beni götürecek insanları da belirledi, Ve ben bol sığırlar, gümüş ve altınla zengin oldum. Ve Mısır'dan ayrıldım. Kardeşimin oğlu Lût da benimle idi, Lût'un da büyük mallan vardı ve oradan bir de kan aldı.

Abram bu metinde Sara'yı neden kardeşi olarak söylediğini şöyle açıklıyor:

Biz ülkemizden geçtik. Ham'ın oğlunun ülkesi Mısır'a girdik. Ben Abram Mısır'a girdiğimiz gece bir rüya gördüm. Bir sedir ağacı ile hurma ağacı vardı. Adamlar geldi. Sedir ağacını kesip kökünü çıkardılar Fakat burma ağacını bıraktılar. Hurma ağacı ağlayarak dedi ki; "Sediri kesmeyin." Hurma ağacının hatırına sedir ağacı kurtarıldı. O gece uykudan uyanınca Saraya "Karım ben bir rüya gördüm vc bu rüyadan çok korktum." Ve o bana: "Rüyanı söyle bana, bileyim" dedi. Ona bu rüyayı söylemeye başladım. Bu rüyaya göre "beni öldürmek için arayacaklar seni bırakacaklar."

Metinde bozuk olan bir yerden sonra Sara "o benim kardeşim" diyeyim. Ben senin için yaşayacağım. Ruhum seni kurtaracak. Ve Sara önce benim sözlerim için ağladı.

Sümer de ve İslam da Yaratılış -3

23 Ağustos 2010 Pazartesi

Kur'an'da insanın yaratılışı çeşitli surelerde değişik tarzda geçiyor; Mü'minûn Suresi, ayet 12:

"tnsanı süzme çamurdan yarattık."

Rahman Suresi, ayet 14:

"Allah insanı pişmiş çamura benzeyen balçıktan yarattı."

Âli îmrân Suresi, ayet 19:

"Allah'ın nezdinde İsa'nın durumu Adem'in durumu gibidir. Allah onu topraktan yarattı/'

Secde Suresi, ayet 7:

mO ki, yarattığı her şeyi güzel yapmış ve ilk başta insanı çamurdan yaratmıştır/1

En'âm Suresi, ayet 2:

"Çünkü bizi çamurdan yaratan, ölüm zamanını takdir eden ancak odur."

Hacc Suresi, ayet 5:

"Ey insanlar! Şunu bilin ki, biz sizi topraktan, nutfeden, sonra pıhtılaşmış kandan, sonra hilkati belirsiz bir lokma et parçasından yarattık/'

Hicr Suresi, ayet 26:

"Ant olsun ki, biz insanı (pişmiş) kuru bir çamurdan, şekillenmiş cıvık bir balçıktan yarattık/1

Bu ayetin diğer bir çevirisi de: "Ant olsun ki, insanı balçıktan, işlenebilen kara topraktan yarattık/1 Ayet 27-28:

"Rabbin meleklere, 'Ben, balçıktan, işlenebilen kara topraktan bir insan yaratacağım, onu yapıp ruhumdan üflediğimde ona secdeye kapanın' demişti/1

Ayet 30-31:

"Bunun üzerine, İblis'in dışında bütün melekler hemen secde ettiler. Allah, 'Ey İblis! Seni secde edenlerle beraber olmakta alıkoyan nedir?1 dedi."

Ayet 33:

'"Balçıktan, işlenebilen kara topraktan yarattığın insana secde edememr dedi."

Ayet 34:

'"Öyle ise defol oradan sen artık kovulmuş birisin, doğrusu hesap gününe kadar lanet sanadır' dedi."

Görüldüğü gibi her üç dinde de İnsan çamurdan yaratılmış. Fakat Sümer'de insanın yaratılma nedeni ve nasıl yaratıldığı ayrıntılı olarak anlatılmış.*

Sümer de ve İslam da Yaratılış -2

Bu iş esnasında bütün Tanrıların annesi, Yer Tanrıçası, Doğum Tanrıçası ve Bilgelik Tannsı olmak üzere 4 Tanrı birlikte bulunuyorlar. Tevrat Tekvin 2-7: "Rab Allah yerin toprağından adamı yaptı ve onun yüzüne hayat nefesini üfledi ve adam yaşayan can oldu." Tevrat'ta insanın yaratılışı iki türlü anlatılmış: Tekvin bap 1: 26:

"Allah yeri, göğü, yıldızlan, bitkileri hayvanları yarattıktan sonra Allah dedi: 'Suretimizde benzeyişimize göre insan yapalım! O yeryüzünde her şeye hâkim olsun.1 Ve Allah insanı kendi suretinde yarattı ve onları erkek ve dişi olarak yarattı."

Tekvin bap 9:6

"Çünkü Allah kendi suretinde Adam'ı yaptı.1'

Kur'an Mâide Suresi, ayet 64:

"Yahudiler 'Allah'ın eli sıkıdır' dediler Dediklerinden ötürü elleri bağlansın. Lanet olsun! Hayır! Onun iki eli de açıknr, nasıl dilerse sarf eder."

Âlî İmrân Suresi, ayet 115:

"Doğıı da batı da Allah'ındır Nereye dönerseniz Allah'ın yüzü oradadır." Sâd Suresi, ayet 71;

"Rabbin meleklere demişti ki, 'Ben muhakkak çamurdan bir insan yaratacağım. Onu tamamlayıp içine ruhumdan üfürdüğüm zaman dertıal ona secdeye kapanın!' Melekler toptan secde ettiler. Yalnız İblis secde etmedi, zira o büyüklük tasladı» kâfirlerden oldu. Allah» "Ey İblis! İki elimle yarattığıma secde etmekten seni men eden nedir? Böbürlendin mi, yoksa yücelerden mi oldun? dedi. tbtis, 'Ben ondan hayırlıyım, beni ateşten, onu ise çamurdan yarattın1 dedi."

Bu konu ile ilgili yorumlar hakkında daha geniş bilgi için. bkz. Dr. Muhammed Ul-Behiy, İslam Düşüncesinin İlahi Tarafı, çev. Fuat Sezgin, İstanbul, 1948, s.26-29. Bir hadiste Muhammed "Yüce Tanrı yarattıklarını yaratma işini bitirince sırt üstü uzandı. O sırada bir ayağım öbür ayağının üzerine koymuştu. Bunun benzerini yapmak hiç kimseye uygun değildir11 demiş. Bunun yazıldığı yerler için, bkz. Turan Tursun, Tabu Can Çekişiyor, Din Bu 2t Kaynak Yayınlan, İstanbul 1991, s.209. Bu da Muhammed'in Allah'ı insan şeklinde algıladığını göstermektedir Roger Arnaldez [Hazreti Muhammed, (Hadis ve Sözleri), Tercüme> Burhanettin Sem, İstanbul 1982, s.l63]'e göre, şeriatçılar, Allah'ı göklerde tahtında oturmuş, gözü, kulağı, eli, ayağı olan bir insan gibi tasavvur ediyorlar. Hatta bazı büim adamları onun vücudunu evvela etten kemikten oluşan bir varlık olarak bile düşünmüşler. Akılcılar ise Allah'ı böyle düşünmek puta benzetmek olur diyor. Onlara göre, o manevi bir güçtür.

Böylece yaratılmanın son günü, 6, gün bitiyor. TalmucTa göre bu ilk Adem'le birlikte yaratılan kadının adı Lilithdir. Bu kadın kendini Ademle eşit görüp, onun sözünü dinlememiş ve bir dişi cin olmuş, erkeklere sataşmaya başlamış. Yakaladığı bir erkeği bırakmazmış. Özellikle ayın yedinci günü erkekler için büyük tehlike imiş. Bu Li-lith Sümer Aşk Tanrıçası înanna'nın ağacına yuva yapıp onu kestirmeyen bir cinin adı, (Bkz, Hartmut Schmökel, Dos Land Sümer, Stuttgart, 1962, s. 141.)

Allah daha sonra Adem'i topraktan, karısını da kaburgasından yaratıyor. Görüldüğü gibi Tevrat ta insan altıncı günde erkek ve dişi olarak yaratıldığı halde, tekrar erkek çamurdan, kadın onun kaburgasından yaratılıyor.

Tevrat1ta birbirinden ayn iki yaratılış efsanesini özetleyecek olursak (Tekvin, Bap 1:31): Yaratılış altı günde oluyor. Birinci günde Tanrı gökleri ve yeri yaratıyor, gece ve gündüzü meydana getiriyor, ikinci gün, sulan ayıran bir kubbe yapıyor ve bu kubbeye, Tann, Gök diyor.

Üçüncü gün, suların altından toprağı çıkarıyor, ona, yer diyor. Sulan bir yere toplayarak onlara deniz diyor. Yerden ağaçlar, bitkiler çıkartıyor. Dördüncü gün, gökkubbesinde güneş, ay ve yıldızlan yapıyor. (Halbuki birinci günde gök ve yer yaratılmış, gece ve gündüz güneş ve aysız meydana gelmiş, hatta ikinci günde bitkiler ve ağaçlar bile çıkmıştı,) Beşinci gün, suda yaşayan hayvanlarla kuşlar yaratılıyor. Altıncı gün sığırlar, sürüngenler, yerde yaşayan bütün hayvanlar yaratılıyor. Yaratılan bütün hayvanlara egemen olması için Tann, insanı kendi görünüşünde ve erkek, dişi olarak yaratıyor. Ve onlara, "Çoğalın!" diyor. Böylece, altıncı günde yaratma bitiyor. Yedinci gün Tann dinleniyor.

Bap 2:4'ten itibaren, yaratma değişik olarak anlatılıyor. Yukarıda, her türlü bitki ve insan çift olarak yaratıldığı halde, burada yağmur henüz yağmadığı için, bir kır otu ve fidanı yoktu, deniyor Yerden bir buğu yükseliyor ve Tann yerin toprağından Adam'ı yapıp hayat nefesini üflüyor. Ve Adam, yaşayan can oluyor. Bundan sonra, Tann, doğuda Aden'de bir bahçe yapıyor Adam'ı oraya koyuyor ve o yalnız kalmasın diye, kaburgasından kadını yaratıyor. Bu gösteriyor ki, bu hikâye iki ayrı kaynaktan alınmış. İkincisi Sumerlilere dayanıyor, tlginç olanı, Babilliler daha sonra yaşamış olmalarına rağmen, onların yaratılış efsanesinden iz olmaması.

Suların Kana Çevrilmesi

Suların Kana Çevrilmesi Konusu

Tevrat, Çıkış bap 7:14-25:

"Rab Musa'ya dedi: 'Firavunun yüreği inatçıdır, kavmi salıvermek istemiyor, Sabahleyin nehrin kenarına çıkan Firavun a git, ona 'çölde bana ibadet etmeleri için kavmimi salıver, diye îbrani-lerin Allahı beni sana gönderdi, bön elimdeki değnekle ırmaktaki sulara vuracağım ve kana dönecekler/ Musa Rabbin dediğini yaptı. Değneğini ırmaktaki sulara vurdu. Bütün sulaı kana döndü. Mısırlılar içecck su bulamadılar/'

Bu olay A'râf Surcsi'nin 132, ve 133. ayetlerinde şöyle geçmektedir:

" Bizi sihirlemek için ne mucizc gösterirsen göster, sana inanmayacağız' dediler. Bunun üzerine su baskınını, çekirgeyi, güveyi, kurbağaları ve kanı birbirinden ayrı mucizeler olarak onlara musallat ettik, yine de büyüklük taslayıp suçlu bir millet oldular."

Bu olayda müşterek nokta, Tanrının ülkede tek bir şahsa kızıp (Mısırda Firavun) bütün insanlara felaketler vermesi ve bunlardan birisi-nin de suların kana döndürülmesidir. Öyle ki, halk kandan başka içecek bulamıyor

Sümer efsanesinden geçen bir konu da. birine kızan Tanrının, bütün ülkeye çeşitli felaketler vermesi. Sümer'de Aşk Tanrıçası Inanna. bir bahçenin kenarında uyuyakalıyor. Bunu gören bahçenin sahibi gidip Tanrıçaya tecavüz ediyor Buna kızan Tanrıça, ülkeye çeşitli felaketler veriyor, Bu konu, çok güneşli olduğu için bahçesinde bir şey yetiştireme-yen bir bahçıvanın, geniş yapraklı ağaçlar dikerek bahçeyi yararlı hale getirmesini anlatan şiirin bir bölümünde yazılı:

"Bir gün kraliçem, göğü dolaştıktan, yeri dolaştıktan sonra,

tnanna göğü dolaştıktan, yeri dolaştıktan sonra,

Kutsal fahişe (Inanna) yorgunluk içinde (bahçeye) yaklaştı.

Derin uykuya daldı.

Onu bahçemin köşesinde gördüm,

Tecavüz ettim ona, öptüm onu,

Bahçemin köşesine döndüm.

Şafak attı, güneş doğdu,

Kadın korku ile etrafına bakındı,

înanna korku ile etrafına bakındı,

Sonra kadın nasıl bir felaket yaptı!

înanna utancından ne yaptı!

Ülkede bütün kuyuları kan ile doldurdu,

Odun taşıyan köleler kandan başka bir şey içemediler,

Su dolduran köleler (kadın), kandan başka bir şey dolduramadılar."

Islam Hadislerinde Ibrahim - Firavun Olayı

Islam Hadislerinde Ibrahim - Firavun Olayı

Ebu Hureyre'nin Muhammed'den aktararak anlattığı Sara nın Firavun'a veriliş hikâyesi:-1

İbrahim Sara ile seter etmiş, onunla bir şehre gelmişti. Orada bir melik hükümran idi. Bu zalime; "İbrahim cn güzel kadınlardan bir kadınla şehre dahil oldu" diye bildirildi. Melik kendisine, "Ya İbrahim! Yanındaki kadın neydi?*' diye haber gönderdi. İbrahim "Henışiremdir" diye cevap verdi. Sonra İbrahim dönüp Saranın yanına geldi ve "Sözümü tekzip etme! Ben bunlara senin (için) kızkardcşimdir, dedim. Allah'a yemin ederim ki, yeryüzünde benden, senden başka iman eden hiçbir kişi yoktur" buyurdu. Ve Hz. Halil Sarayı Melike gönderdi. Melik Sarayı kıyam etti. Sara da hemen abdest alıp namaza durdu. Ve "Ya Rab! Ben sana ve senin peygamberlerine iman ettimse, ben kadınlığımı zevcimden başkasına karşı ebedi muhafaza cyledimse, benim üzerime su kafiri musallat etme" diye dua etti. (Melik'in) derhal nefesi boğuldu, horlamaya hatta ayağı ile yere vurup tepinmeye başladı (ve bu olay birkaç kere tekrarlanınca) Melik saraydaki kurenasma, "Siz bana muhakkak bir şeytan gön-dermişsiniz. Bu kadını îbrahinıe geri verin. Haeeri de Saraya veriniz" dedi. Müteakiben Sara İbrahim'e dönüp geldi. Ve ona, "Anladın mı zevcim! Allah kâfiri tezlil etti. Bir cariyeyi de bize hizmetçi verdi" dedi

İbrahim Peygamber, Karısı Sara'yı Neden Firavun'a Sundu?

İbrahim Peygamber, Karısı Sara'yı Neden Firavun'a Sundu?

Kur an incil ve Tevrat'ın Sümer'deki Kökeni adlı kitabımı hazırlarken Tevrat'ın Tekvin bölümünün büyük kısmını kapsayan, Musevilerin, Hıristiyanların ve Müslümanların ata saydıkları İbrahim Peygamber ile ailesinin öyküsü beni bir hayli ilgilendirmişti.

Yaptığım araştırmalarda, arkeolojik buluntularda, çiviyazılı belgelerde, Mısır yazıtlarında, Ugarit metinlerinde, Kumran kitabelerinde öyküde anlaşılamayan bazı yerlerin açıklandığını gördüm. Bunları bir kitap halinde toplayıp meraklılara, araştırıcılara sunmaya karar verdim. Kitap tamamlandı ve ibrahim Peygamber, Sümer Belgelerine ve Arkeolojik Buluntulara Göre adı altında yayımlandı. Çalışmalarım arasında şimdiye kadar anlaşılamayan bazı konuların açıklamalarını bulmam beni mutlu etti. Bunlardan biri Mısır'da İbrahim Peygamber in karısını Firavun'a sunması konusu oldu. Bu olay Tevrat araştırıcılarını yüzyıllar boyu düşündürmüş durmuş.

Neden bir peygamber karısı için iki kez kız kardeşim diye yalan söylüyor? (Tekvin, bap: 12,20.) Neden, Mısır'da onu Firavun'a sunuyor? Neden Tanrı tarafından, ibrahim cezalandırılacağı yerde, Firavun cezalandırılıyor? Neden Firavun» İbrahim'e cariye, hayvan, altın, gümüşle birlikte karısını geri veriyor? Bu gibi soruların yanıtlan bir türlü bulunamamış.

Yaptığım araştırmada bu hikâyenin de Sümer'e dayandığını görünce büyük bir hayrete düştüm doğrusu. Bunu açıklamama yarayan, Kumran kitabelerinden] bazılarının yayımlandığı (Yigael Yadin, The Message of The Scrolle, New York, 1962, s, 145 vd.) eserde verilen bu konu ile ilgili metin oldu. Onu okuyunca, bu öyküde de, Sümer'in bereket kültünü oluşturan kutsal evlenme efsanesinden çeşitli motifler buldum.

İsrailli yazarlar, Babil tutsaklığından dönüşlerinde orada duydukları, okudukları Sümer efsanelerinden hatırlan nda kalanları toplayarak yeni efsaneler üretmişler. Bunlardan birinin de İbrahim Peygamber için uydurulan bu garip serüven olduğu anlaşılıyor. İslam yazarları da bundan kendilerine göre bir veya birkaç hadis geliştirmişler.

Bu öykünün Tekvin'deki, İslam hadislcrindeki ve Kumran kitabe-lerindeki metni ile bunlara kaynak olan Sümer kutsal evlenme efsanesinin özetini veriyorum. Okuyucu bu metinleri önce kendisi karşılaştırsın, sonra benîm haklı olup olmadığıma karar versin.

Tekvin, Bap: 12

"... Ve memlekette kıtlık oldu; ve Abram2 orada misafir olmak üzere Mısır'a gitti; çünkü memlekette kıtlık ağırdı. Ve vaki oldu ki, Mısır'a girmesi yaklaştığı zaman, kansı Sara'ya dedi: İşte, biliyorum ki sen görünü^ü güzel bir kadınsın; Ve olur ki. Mısırlılar sent görünce: Bu onun karışıdır derler: ve beni öldürürler, fakai seni sağ bırakırlar. Senin yüzünden bana karşı iyi davranılsm ve senin sebebinle canını yasasın diye: Onun kızkardesivim de. Ve vaki oldu ki, Abram Mısıra girdiği /aman,
Mısırlılar kadının çok güzel olduğunu gördüler. Ve Firavunun emirleri onu gördüler, ve onu Firavuna methettiler: ve kadın Firavunun sarayına alındı. Ve onun yüzünden Abrama karşı iyi davrandı; ve onun koyunları. sıfırlan ve eşekleri ve köleleri ve cariveleri ve disi eşekleri ve develcri oldu. Ve Rab Abram'ın karısı Saray'dan dolayı, FiravuıVu ve onun .sarayını büyük vuruşlarla vurdu. Ve Firavun Abram'ı çağırıp dedi: Bana bu yaptığın nedir? Bu senin karın olduğunu niçin bana bildimıcdin? Niçin: bu benim kızkardeşimdir, dedin, ben de onu karı olarak aldım? Ve simdi, işte karnı, al ve git. Ve onların hakkında Firavun adamlara emretti; Ve onu ve karısını ve kendisine ait olan her şeyi gönderdiler"

Sümer de ve İslam da Yaratılış -1

YARATILIŞ

Sümer efsanesine göre evrende ilk olarak Tanrıça Nammu adında büyük uçsuz bucaksız bîr su vardı. Tanrıça o sudan büyük bir dağ çıkarıyor Oğlu Hava Tanrısı Enlil, onu ikiye ayırıyor. Üstü gök oluyor, Gök Tanrısı onu alıyor, yer olan altı da Yer Tanrıçası ile Hava Tanrısının oluyor. Bilgelik Tanrısı ile Hava Tanrısı yeri bitkiler, ağaçlar, sularla donatıyor. Hayvanlar yaratılıyor ve hepsini idare edecek Tanrılar meydana getiriliyor27 Tevrat Tekvin 1:2-9.

"Suların yüzü üzerinde Allahın ruhu hareket ediyordu. Allah 'suların ortasında kubbe olsun, suları ayırsın1 dedi ve Allah kubbeyi yaptı. Altta olan suyu üstte olan sudan ayırdı ve Allah kubbeye 'gök' ve alttaki kuru toprağa 'yer' dedi,"

Bundan sonra yerin, bitkiler ve hayvanlarla donatımı geliyor. Enbiyâ Suresi, ayet 30:

"Gökler ve yer yapışık iken onları ayırdığımızı, bütün canlıları sudan meydana getirdiğimizi bilmezler mi?"

Burada Sümer ve Tevrat hikâyesi birbirine çok yakın. Kur'an*da çok yüzeysel. Fakat ana fikir, gök ve yerin başlangıçta bitişik olması, bunların sudan çıkması aynı.28

insanın Yaratılışı

Sümer'de: Tanrılar, özellikle dişi Tanrılar çoğalmaya başlayınca işlerinin çokluğundan, yiyeceklerini hazırlamanın zorluğundan yakınıyorlar

27 Tarih Sümer'de Başlar. s.64-69.

28 Kur'an'dz yaratılış ile ilgili diğer ayetler:

ve bütün Tanrıları var eden Deniz Tanrıçası Nammu ya bir çare bulması için yalvarıyorlar, O da Bilgelik Tanrısına bilgeliğini ve marifetini göstermesini söylüyor. Bilgelik Tanrısı yumuşak kilden şekiller yapıyor ve Tanrıçaya sesleniyor:29

"Ey annem! Adını vereceğin yaratık oldu, Onun üzerine Tanrıların görüntüsünü koy30 Dipsiz suyun çamurunu karıştır, Kol ve bacakları meydana getir. Ey annem! Yeni doğanın kaderini söyle! îşte o bir insan!"

Tevbe Suresi, ayet 3:

"Şüphesiz ki, siziıı Rabbiniz gökleri ve yeri 6 günde yaratan, sorıra da işleri idare ederek arşa yerleştirendir."

HÛd Suresi, ayet 7:

"O, arşı su üzerinde iken gökleri ve yeri 6 günde yaratandır."

Furkan Suresi, ayet 59; Sccde Suresi, ayet 4: (iki ayet de aynı)

"Gökleri ve yeri ve ikisinin arasındakileri 6 günde yaratan, sonra arşa ycıieşen Rahmandır."

Sâffât Suresi, ayet 11:

"Ey Muhammed! Allaha eşkoşaıtfara sor! Kendilerini yaratmak mı daha zordur, yoksa bizim yarattığımız gökleri yaratmak mı? Aslında biz kendilerini özlü çamurdan yaratmışızdır."

Fussilet Suresi, ayet 9, 11-12:

"Ey Muhammed! Size yeri iki günde yaratanı mı inkâr ediyorsunuz ve ona eşko-şuyorsunuz?

"Sonra duman halinde bulunan göğe yöneldi ve ona ve yeıyüzüne İsteyerek veya istemeyerek buyruğuma gelin' dedi. İkisi de 'isteyerek geldik' dediler. Allah bunun Üzerine 2 gün içinde 7 gök yarattı ve her göğün işini kendisine bildirdi Yakın göğü ışıklarla donattık ve bozulmaktan koruduk." (Burada hem Allah, hem üçüncü şahıs konuşuyor.)

29 S N. Kramer, The Sumerians, s. 150, 151.

Giovanni Pettinato, Das altorientalische Menschenhild und die Sumerischen und Ak-kadisehen Schöpfungsmythen, Heidelberg, 1971.

30 Buradan anlaşılacağı üzere, Sümer'de, Tanrılar insanı kendi görünüşleriyle yaratmışlardı. Bu da onların Tanrıları insan gibi düşündüklerine bir kanıt oluyor. Aynı deyimi Tevrat'tı buluyoruz.

Tekvin bap 1:27

"Ve Allah insanı kendi suretinde yarattı, onları erkek ve dişi olarak yarattı."

Tek dil ve babil kulesi

TEK DİL VE BABÎL KULESİ

Gelelim Sümer efsanelerinden bu dinlere geçen konulara:

Çok eski günlerde gerek Sümer ülkesi, gerek komşuları bolluk ve huzur içinde yaşıyor! armış. Hepsi de Hava Tanrısı Enlil'e tek dilde dua ediyorlarmış, Bilgelik Tanrısı Enki, Enlil'in üstünlüğünü kıskanarak insanlar arasında bozuşmayı, savaşı çıkararak bu güzel çağa son veriyor ve çeşitli diller koyarak insanların birbiriyle anlaşmalarını önlüyor.

Aynı konu Tevrat\& (Tekvin 11:1-9) şöyle:

l,Ve bütün dünyanın sözü bir, dili birdi. Şarktan göçtükleri zaman Sinear diyarında bir ova buldular, orada oturdular. Birbirlerine 'gelin kerpiç yapalım, onları iyice pişirelim. Onların taş yerine kerpiçleri, harç yerine ziftleri vardı. Yeryüzünde dağılmayalım diye kendimize bir şehir, başı göklere erişecek bir kule yapalım' dediler. Ve Ademoğullannın yapmakta olduğu şehri ve kuleyi görmek için Rab indi. Onlar bir kavm, hepsinin tek dili var. Gelin inelim birbirlerinin dilini anlamasınlar diye onların dilini karıştıralım. Rab onları oradan dağıttı ve şehri bina etmeyi bıraktılar. Bundan dolayı onun adına Babil dendi/'

Buradaki Babil kulesinin, Mezopotamya'nın zîguratlan olduğuna kuşku yok. İbrani!er onları yıkılmış halde gördüler. Bu yıkılmış ve harap olmuş kule kalıntılarının, insanların korumasızhğını, güce karşı duyulan isteğin insanlara verdiği üzüntüleri sembolize ettiğini söylüyor S.N. Kramer. (Sumerians, s.293.)

Kuran 'da Örtünmeyle İlgili Ayetler

AYâf Suresi, ayet 26-27:

"Ey Ademoğulları! Size çirkin yerlerinizi örtecek giysi, süslenecek elbise indirdik. Tekva (iman) elbisesi ise daha hayırlıdır. Ey Ademoğullan! Her mescide gidişinizde ziynetli elbiseler giyinin. Yiyin için» fakat israf etmeyin/'

Nûr Suresi, ayet 31:

"Mümin kadınlara söyle: Gözlerini korusunlar, namus ve iffetlerini esirgesinler. Görünen kısımları müstesna olmak üzere ziynetlerini teşhir etmesinler. Başörtülerini yakalarının üstüne örtsünler. Kocaları, babalan, kocalarının babalan, kendi oğullan, erkek kardeşleri, erkek kardeşlerinin oğullan, kız kardeşlerinin oğulları, kendi kadınları ellerinin altında bulunan, erkeklerden kadına ihtiyacı kalmamış hizmetçiler, yahut henüz kadınların gizli kadınlık hususiyetlerinin farkında olmayan çocuklardan başkasına ziynetlerini göstermesinler. Gizlemekte olduklan ziynetleri anlaşılsın diye ayaklanın yere vurmasınlar."

Bu ayetteki "ziynetler" nedir? Bu, çeşitli şekilde yorumlanmış. Kimi kadının vücudu, kimi de takıları ziynettir, demiş. Nûr Suresi, ayet 60:

"Bîr nikâh ümidi beslemeyen, çocuktan kesilmiş kadınların ziynetlerini göstermeksizin, dış elbiselerini çıkarmalarında kendilerine bir vebal yoktur. Yine de iffetli olmaları kendileri için daha hayırlıdır"

Burada ziynetin; kadının vücudu, göğüsleri olduğu daha belirgin. İslamiyetten evvel Arap kadınlan yanbellerine kadar çıplak gezerlermiş. Hatta islamiyetten sonra da cariyeler, köleler giyinmezlermiş çalıştıkları için. Bizde kadınlar yaşlanınca daha çok kapanıyorlar.

Ah/ab Suresi, ayet 59:

"Ey Peygamber! Hanımlarına, kızlarına ve müminlerin kadınlarına (bir ihtiyaç için dışarı çıktıklarında) örtülerini üzerlerine almalarını söyle. Onların tanınmaması ve ıiKiİtilmemesi için en elverişli olan budur."

■w

Bıı ay ele göre kadınlar örtününce ne okullara gidebilecek, ne de çalışabilecekler. Kuran i la. bazı hocaların uydurduğu gibi, başlarını örtmeyen kadınların cehennemde saçlarından asılacakları seklinde bir avet olmadı5ı eibi. örtünenlerin de cennete eideceei vazılmıvor.

Bazı Sümer rahibelerinin, cvlcnsclcr hile çocukları olmamalı idi. Kazara böyle doğan çocuklar öldürülürdü. Çünkü bu kadınlar Allah'ın karısı olduğundan, doğan çocuklar da Tanrının çocuğu sayılıyordu. Sümerler bir ölümlüden Tanrının çocuğunu islemiyorlardı. Bu ve /Ofra/j'daki bir avet. İsa'nın neden Tanrının oğlu olarak kabul edildiğine bir açıklık getiriyor

A. •

Ali Imrâıı Suresi, ayet 35-37:

"îmran'ın karısı şöyle demişti: Rabbim karmmdakinı azatlı bir kul olarak sana adadım. Adağımı kabul buyur. Rabbim onu kız doğurdum, ona Meryem adını verdim. Kovulmuş şeytana karşı onu ve soyunu sana ısmarlıyorum' dedi. Rabbi onu hüsnükabul gösterdi ve güzel bir bitki gibi yetiştirdi. Zekeriyayı (teyzesinin kocasını) Rabbi onun bakımı ile görevlendirdi. Zekcriya onun yanma, mabede her gelişinde orada bir rızk bulur 'bu sana nereden geliyor'?1 derdi. O da 'Allah tarafından" derdi-"

Bu ayetten anlaşıldığına göre o zaman mabetler vardı. (Tevrat ve //u/V'de de mabetlerin bulunduğu yazıtı.) Meryem, mabede adanmış ve orada yetişmiş bîr kızdı. Herhangi bir şekilde, bazı kitaplara göre de nişanlısı Yusuf'tan hamile kalmıştı.26 Onu gidip ücra bir yerde doğurması, Tanrının çocuğu dîye öldürülmesinden korktuğu için olmalı. Isa büyürken Tanrının oğlu olduğu kendisine aşılanmış bulunduğundan "ben Tanrının oğluyum" diyerek ortaya çıkması geç de olsa ölümüne neden olmuş olmalı,

Mezopotmaya'da eski çağlardan başlayarak Yeni Babil devrine kadar adak olarak veya kıtlıktan korumak üzere çocuklar mabede verilirdi. Meryem hikâyesinde bu geleneğin sürdüğü anlaşılıyor. (L.O. Oppenheim, Ancient Mesopotamia, Chicago, 1964, s. 107.) Kur'an'da. İsa ile ilgili bir ayet: Mâide Suresi, ayet 110:

11 Allah o zaman şöyle diyecek: "Ey Meryem oğlu Isa! Sana ve annene (verdiğim) nimeti hatırla! Hani seni mukaddes ruh ile desteklemiştim, Sen beşikte iken de yetişkin çağında da insanlarla konuşuyordun. Sana kitabı, hikmeti, Tevrat ve İncil'i öğretmiştim. Benim iznimle çamurdan kuş şeklinde bir şey yapıyordun da ona üflüyordun ve benim iznimle kuş oluyordu. Yine benim iznimle anadan doğma körü, alacayı iyileştiriyordun. Ölüleri benim iznimle (hayata) çıkarıyordun. Hani İsrailoğullannı (seni öldürmekten) önlemiştim. Kendilerine apaçık deliller getirdiğinde bu bir sihirden başka bir şey değildir, demişlerdi/"

Bu ayete göre Allah, İsa'ya İncil ı öğretmiş. Halbuki Isa yaşadığı sürede ne bir şey yazmış, ne de yazdırtmış. İncil çok sonra çeşitli kimseler tarafından yazılmış. /ncıTlerin yazılma tarihleri ve yazanlar hakkında çeşitli varsayımlar ortaya atılmış. Özellikle geçen yüzyıl. Ayrıca Apostol Barnabas, İsa'nın çarmıha gerilmediğinî, gerilenin Judas olduğunu; Hıristiyan öğretmen Bassilides de çarmıha gerilenin Simon of Sirene olduğunu; Mosheim da İsa'nın aslında bulunmadığını, yalnız hayal edildiğini söylüyor, İsa'nın yazılan mucizelerini de asla kabul etmiyorlar. (R. Cooper, The Inquirerfs Text-Bookr Being Substance of Thirteen Lee-tures on the Bibel s. 150 ve Meydan Larousset İncil)

Kuran ve Sümer deki Baş örtüsü benzerlikleri ( yazı dizisi -6 )

Baş Örtme

Sümer tapınaklarında rahibeler genel kadın görevi yapıyorlardı. Bunlar Tanrı namına seks yaptıklarından kutsal sayılmış ve diğer kadınlardan ayrılmaları için başlan örttürülmüştür.24 Daha sonraları, tö 1500 yıllarında bir Asur Kralı, yaptığı bir kanunun kırkıncı maddesi ile evli ve dul kadınları da başlarını örtmeye mecbur etmiştir. Fakat kızlar, cariyeler ve sokak fahişelerinin örtünmesi yasak; örtünürlerse ceza var. (Prof. Mebrure Tosun-Doç. Dr, Kadriye Yalçav, Sümer, Babilr Asur Kanunları ve Ammi-Aduqa Fermam, Ankara, 1975, s.252, madde 40.) Böylece meşru seks yapan evli ve dul kadınları da mabet fahişeleri düzeyinde saymışlardır.

Bu gelenek Yahudilere geçmiş, dindar Yahudi kadınları evlenince saçlarını traş ettirip bir peruk veya başörtüsü ile başlarını örtmüşler. Hıristiyanlıkta rahibeler aynı şekilde başlarını örtüyorlar. îlginç olanı Tevrat'ın son yazıldığı zamana kadar Yahudiler arasında Tamı namına fuhuş yapan kadın ve erkekler varmış. TevrafTesniye 23: 18'de "tsrailoğullarından ve kızlarından kendilerini fuhşa vakfetmiş kimseler olmayacaktır. Kadınlar! Fuhşun ücretini herhangi bir adak için Allah'ın Rabbin mabedine getirmeyeceksin, çünkü bunların ikisi de Allah'ın Rabbe mekruhtur" şeklinde yazılıyor. Yahudi fahişeleri yüzlerine peçe koyuyorlarmış. (Tevratt Tekvin 38:15,)25 Bunun Araplardada olduğunu duydum; ama yazılı bir kanıt bulamadım. İslam'a örtünme, erkekten kaçma şeklinde geçmiş. Buna karşın erkeksiz bir yerde Kur'an okunurken veya dua ederken kadınların başını örtmesi, Sümer geleneğinin bir devamıdır.

Kur'an İncil ve Tevrat'ın Sumer'deki Kökeni ( Yazı dizisi -5 )

21 Ağustos 2010 Cumartesi

Sumer Tanrılarının esas adlarının başka, niteliklerine göre diğer adları da vardı. Babilliler bu adlardan 50'sini yeni yarattıkları Tann Marduk'a vererek tek Tann düşüncesine doğru bir adım atmışlardı.

İsiam dininde Allah'a verilen 99 ad, aynı geleneğin bir devamı gibi görünüyor.

Sumerlilere göre ölüler, "kur" adlı karanlık, dönüşü olmayan bir yeraltı dünyasına gidiyorlar. Tevrat\a bu; Şeol Yunan'da Hades, /ncif'de cehennem, İslam'da ahret olarak devam etmektedir. Sumerlilere göre burada tekrar dirilme yok. Fakat yeraltı dünyası; oranın Tannlan, rahipleri, ölenlerin gölgeleriyle oldukça hareketli bir yer. Buradan bazı özel durumlarda gölgeler yeryüzüne çıkabiliyor, Gılgamış'ın çağrısı üzerine arkadaşı Enki-du'nun gölgesi çıkarak iki arkadaş konuşuyorlar. Tevrat Samuel I:28'de Kral Saulun isteği üzerine SamueVin gölgesi yeraltından çıkıyor.

Sümer'de yeraltındaki ölülerin ruhları için yiyecek ve kurbanlar sunul-mazsa, onlar yeryüzüne çıkarak insanlara rahatsızlık veriyorlar. Ölenlerin arkasından çok fazla ağlayıp sızlanmak onları sıkıyor. îslamiyette de ölüler için yapılan dualar, kurbanlar bu inanışın bir devamı. Bizde de "çok ağlayıp ölünün ruhunu rahatsız etmeyin" sözü vardır.

Yahudilere, Babil tutsaklığından sonra Perslerin etkisiyle, Zerdüşt dininden; ölülerin tekrar dirileceği, cennet, cehennem ve Sırat Köprüsü girmiştir. (Hayrullah Örs, Musa ve Yahudilik, İstanbul, 1966, s,361.)20 Kur'an 'da Sırat Köprüsü yok.

Sumerltler, kendilerinin, Tanrılar tarafından seçilmiş üstün bir halk olduğunu yazmışlar. 7ev/arta Yahve, Kur'an'&d Allah, îsrailoğullarını üstün bir kavim yapmıştı. Tevrat Tesniye 14:6; Kur'an Câsiye Suresi, ayet 16; Bakara Suresi, ayet 27.

Sumerliler kadınları bir tarlaya benzetmişler. Aynı deyim hem Tevrat, hem Kur'an'da var. Kur'an da "kadınlarınız sizin için bir tarladır, tarlanıza nasıl dilerseniz öyle varın" yazılı (Bakara Suresi, ayet 223). Bunu müfes-sirler çeşitli şekilde tefsir etmişler. (Bkz. Turan Dursun, Din Bu 3r İstanbul, 1991, s.28, 28.) Bu tefsirlerde, bir kadınla nasıl cinsel ilişkiye girileceği müstehcen bir şekilde açıklanmaktadır.

Sumerliler, dünyadaki bütün olayların ve Tanrıların isteklerinin gökte yıldızlarla yazılı olduğuna inanırlardı. Kur'an'da aynı inanış "Levh-i Mahfuz" olarak sürüyor. (Dipnot 23'e bakınız.)

Nemi Suresi, ayet 75:

"Gökte ve yerde göze görünmeyen hiçbir şey yoktur ki, apaçık bir kitapta da (Levh-i Mahfuz) bulunmasın,"

Bürûc Suresi, ayet 17, 18:

"Orduların haberi geldi mi sana? Onlar Firavun ve Semûd orduları idi (nasıl helak oldular?). Bilakis inkarcılar bir başka çeşit yalanlamanın içine düştüler. Allah onları arkasından kuşatmıştı. Hakikatte onların yalanladıkları Levh-i Mahfuz'da bulunan şerefli Kur'an'dır"

Bu ayete göre Kur'an bile gökte yazılı bulunuyor. Sümer'den kaynaklanan bir inanç!

Sumerlilerde 7 sayısı çok önemlidir. 7 gün geçmek, 7 dağ aşmak, 7 ışık, 7 ağaç, 7 kapı gibi. Aynı şekilde Tevrat ve Kur'an'da da 7 sayısı bolca bulunmaktadır. İslam'a göre cennetin 7 kapısı vardır; Sümer yeraltı dünyasının da 7 kapısı bulunuyor.

Yahudi dinsel törenleri Bahirden alınmıştır. Onların bu törenlerde söyledikleri şarkılar, Mezopotamya'da yenıyıl bayramlarında söylenen şarkılara benzemektedir. Cinlerin yok edilmesi duaları da Babil kökenlidir.

Sumerliler Tanrılarını sevindirmek, onlardan bir istekte bulunmak, hastalıklardan kurtulmak için veya yaptıkları adaklara karşılık kurban kestirirlerdi. Bu kurbanlar sakatsız ve hastalıksız olmalı ve kurban sahibi vücutça temizlenmeliydi. Kurbanlar, rahipler tarafından özel dualarla ke-
silirdi. Kurbanın sağ kalçası ve iç organları Tanrıya takdim edilir, gerisi etrafta olanlara dağıtılırdı, İslamlıkta da kurbanlar aynı koşullarda kesiliyor, Yalnız hocanın kesmesi zorunlu değil. Kurbanın sağ kalçası ile iç organları Tann yerine kurban sahibine bırakılır, gerisi dağıtılır.

Sümer'de Erhanedan devrinde Ur Kral mezarlarına göre, Kral ve Kraliçeler askerleri ve etrafındakilerle birlikte gömülürdü. Fakat metinlerde her türlü kurban yazılmasına karşı insan kurbanı yok. Buna mukabil İsrail'de, Yunan'da insan kurbanı yapılmış. (Cyrus Gordon, The Commen Background of Greek and Hehrew Civilization, New York, 1966, s.225.) îbranilerde ölü veya dirileri kıvandırmak veya şahısların sağlığını korumak için Tanrı ile bir tür anlaşma olarak insan kurbanı yapılmış. (Tevrat, Sauel II 21: 6-9; Hayrullah Örs, Musa ve Yahudilik İstanbul, 1966, s. 142.)

Araplarda da bunun olduğunu, hatta Muhammed'in büyükbabasının "eğer on oğlum olursa birini Tanrı'ya (veya Tannlara) kurban edeceğim" dediğini bir kitapta okumuştum. Mezopotamya'dan gelen İbrahim Peygamber bu ilkel âdeti kaldırtmış,

Sumerlilerde, okul tabletlerine göre 6 gün çalışma, 7. gün dinlenme var. Bu Yahudilere Sabbat olarak geçmiş. On emirde "Sabbat'ı düşün, onu kutsal gün olarak gör!" deniyor. 6 gün çalışıp yedinci günü Tanrıya adanmış bir dinlenme günü oluyor. Yahudilere ve Kur'an'a (dipnot 28'e bkz.) göre Tann 6 günde dünyayı yaratıp yedinci gün dinlenmiş. Bu günün cumartesi olması da Babillilerden geçmiş. Babilliler her ayın 7. gününde (Şapatu) bir kutlama yaparlardı. Bu üzgünlüğü ve nefis terbiyesini ifade eden ve Satürn gezegenine adanmış bir gündü, (Saturday, Satürn gezegeninden gelen bir gün adı, yani cumartesi). Satürn kötü güçlerin temsilcisi idi. Yahudiler bu günün anlamını değiştirerek onu neşeli bir hale koymuşlardın Onlar cumartesi gününü Tann'ya dua ederek, kitaplar okuyarak çeşitli eğlencelerle geçirirler ve en ufak bir işe el sürmezler. îslamiyete bu gün Cuma'ya dönüştürülerek daha hafifletilmiş kuralla alınmıştır.

Sumer yazarlanna ve ilahiyatçılanna göre her insanın ve ailenin bir şahsi Tannsı veya Tannsal baba yerine geçen iyi bir meleği vardı. Bu, bir fal, bir rüya veya görünen Tann ile bir anlaşma yapılarak belirlenirdi. Bunun görevi, Baştannl ardan, ait olduğu kimse için sağlıklı ve uzun ömür
dilemek ve onun isteklerini Tanrılar meclisine iletmek. Tevrat'ta (Tekvin 31:53), "İbrahim'in, Nahor'un Allahı, babaların Allahı aramızda hükmetsin!)" deniyor. Bu da Sumerlilerin şahsi Tanrısının bir yansıması. İbrahim'in Allahı, İbrahim ile, onu tanıyacağına, kendine Allah yapacağına dair bir ahit yapıyor, onu da sünnet yapılmak suretiyle pekiştiriyor.

Kur'an1da (Kaf Suresi, ayet 17, 18). "Hiç kimse yoktur ki, onun üzerinde bir koruyucusu ve denetleyicisi bulunmasın" denmektedir kit bu da Sumerlilerdeki bireylerin özel Tanrılarını yansıtıyor.

Sumer Tanrılarının gökte toplandıkları duku adında bir yerleri var. İslam inanışına göre de Allah yedi kat göğün üzerinde Arş'ta oturuyor. (Hûd Suresi» ayet 7; Furkan Suresi, ayet 59; Secde Suresi, ayet 4.)

Kur'an'&göK (Şûrâ Suresi, ayet 51) Allah, bir insana ancak vahiy yoluyla, perde arkasından veya bir elçi gönderip dilediğini ona bildirir.

Tevrat1ta Tanrı ile şahıslar (peygamberler dışında Musa'nın kardeşi, kölesi İbrahim'in karısı gibi) karşılıklı konuşuyorlar veya insan şekline girmiş melekler Tanrı'dan haber getiriyor veya Tanrı istediğini rüyada bildiriyor.

Sümer'de Tanrı sadece bir kez duvar arkasından konuşuyor (Bilgelik Tanrısı Enki, Tufanın olacağını, Nuh'un karşılığı olan Ziusud-ra'ya duvar arkasından söylemiş). Tanrılar insanlara yapacakları işleri rüyalarda bildiriyor. Bunlardan başka fal ve kehanet yoluyla insanlar, Tanrıların isteğini öğreniyorlar.

Tevrat'daki ilahiler, atasözleri ve deyimlerin Sumerlilerden kaynaklandığı anlaşılmaktadır.21 Sumer atasözleri Tufan kahramanı Zi-

usudra'ya babası Şuruppak tarafından, Tevrat'ta, Süleyman'a babası Da-vud tarafından söyleniyor. Kuran da ise Lokman tarafından adı verilmeyen oğluna öğüt veriliyor Lokmanın kimliği hakkında çok çalışılmış; bazıları onun peygamber olduğunu, bazıları da çok dindar olduğundan Tanrı tarafından uzun ömür verildiğini, yaşamı boyunca bilgisinin arttığını söylüyor. O, 560 yıl yaşamış ve bir adı da Sumercc Zi-usudra gibi ölümsüz anlamına gelen Lubad imiş. Arami edebiyatında Ahiqar, Bizans'ta Planudes olarak ortaya çıkıyor. Bunların hepsi Sümer'deki Ziusudraya dayanmaktadır (Paul Lunde, Aesop oftke Arahc, Aramco, 1974, March-April, s.2),

Sümer'de rüyalar Tann bildirisi olarak yorumlanıyor, Bu rüyalardan bazılarının etkisi Tevrat vc Kur'an da görülmektedir. Bunlardan en ilginci Yakub'un oğlu Yusuf un rüyasıdır. Yusuf "rüyamda tarlanın ortasında demetler bağlıyorduk. Benim demetim kalktı dikildi. Sizin demeliniz onun etrafını kuşatıp benim demetine eğildiler" deyince, kardeşleri "bu bizim üzerimize kral mı olacak?" dediler. Yusufun ikinci rüyasında güneş, ay ve 11 yıldızın kendisine eğildiklerini söylemesi üzerine, kardeşleri onu öldürmeye karar veriyorlar. (Tekvin 97:7, 9.)22 Aynı şekilde Sumer Kralı Urzahaba'nın yanında çalışan Sargon, gördüğü rüyayı Krala söylcyince, Kral "benim yerime kral olacak" korkusuyla Sargon'u öldürmek istiyor. (Jerrold S. Cooper, Sargon and Joseph, Dream Come True. Biblical and Related Studies; Prcscnted to Samuel lwry, Indiana, s.33-35.)

Sumer mabet ve saraylarının yapılışında izlenen yol. bunlar hakkında yazılan ilahilerde belirtilmiş. Yapıya başlamak için önce Tanrının önermesi gerek. Bu da genellikle rüyada bildiriliyor. Bundan sonra yapı malzemesi ve sanatkârlar toplanıyor. Yapıya başlamadan ve bittikten sonra
temizlik törenleri yapılıyor. Bu yapıların görkemliliği övülüyor, adanma hikâyesi anlatılıyor. Bazı ilahilerde yapıyı yaptıran Tann tarafından kutsanmak suretiyle ödüllendiriliyor.23 Tevrat'ta da aynı yol izleniyor.

Sumer Tanrı evleri hangi Tann için yapılmış ise o Tanrının ve ailesinin heykelleri içine konurdu. Kiliselerdeki İsa ve Meryem'in heykel ve resimleri bu âdetin bir uzantısı.

Sumerlilerde rahibeler tapmaklara Tamının gelini olarak çeyizleriyle girerlerdi. Bu, Hıristiyanlıkta devam etmektedir. Törenlerde Meryem'in heykelinin taşınması, Sumer törenlerinde Tann heykellerinin gezdirilmesini yansıtıyor,

Hıristiyanlıkta olduğu gibi Sümer'de de günah çıkaran rahipler vardı, bunlar kırmızı elbise giyerlerdi.